Wednesday, 20 January 2016

Doğu ve Batı

Doğu felsefesi ile batı felsefesini birbirinden ayıran temel özelliği; doğayı ya da insanı özne olarak alma biçimidir.


Batı felsefesinde, insan öznedir. Tarihsel bakışla, önce tüm evren ve daha sonra doğa insan için vardır. Doğu düşünce sisteminde ise, insan doğadan üstün değildir; onun yalnızca bir parçasıdır. Bu olgunluğa "nirvanaya" erişme çabası, insanın yaşam yolculuğudur. 

Bu noktadan hareket ile, hint inanışında yaşam sonsuz defa devam etmekte ve insan öldükten sonra yeniden yaşama dönmekte ve bir hayvan, böcek veya bitki olarak yaşamsal döngüsünü sürdürmektedir. Böylece herşey aynıdır; eşittir ve kardeştir. Budizm ve zen bakış açısı da buna yakındır. Tekrar diriliş inanışı, temelini oluşturmasa da, herşeyin eşit ve aynı olduğunun bilincine varış esasına dayanır.

Batı düşünce ve inanış sisteminde ise, insan üstündür. Doğa, insana hizmet etmek için vardır. İnsan doğayı dilediğince kullanır; ona hükmeder teması hakimdir. Bu bakıştan hareketle batı, doğayı dilediğince kullanır ve bu nedenledir ki tüketimin, insanın doğal hakkı olduğuna inanır. 

Şimdi arkanıza yaslanın ve derin bir nefes alın. Tekrar nefes alın. Bugüne kadar olan tüm yaşantınızı, düşünce yapınızı, nasıl yaşadığınızı aklınızdan geçirin. 

Basit bir kaç soruyu birlikte tartışalım şimdi.

Bir parkta yürüyüş yaparken size doğru ilerleyen sevimli bir köpek görüyorsunuz. Size yaklaştığında, ne yaparsınız ? (eğer köpeklerden korkmuyorsanız - hayvan korkusuna daha ileri yazılarımda değineceğim)
Eğer eğilip köpeği severim, başını okşarım yanıtını veriyorsanız; siz batı felsefesi inancına sahip birisiniz demektir. Eğer köpeğin, sizden böyle bir talebi yoksa (ki hayvanları bile bu konuda çoktan şartlandırıp; bizden aşağı sınıf canlılar olduğu konusunda şartlandırdık) onun kişiliğini hiçe sayıp başını okşamanız; sizin ondan üstün olduğunuz ve onun sizden daha aşağılık bir canlı olduğu düşüncesinin sonucudur. 
Saygı hakkı neye göre belirlenir?

Kendi yaşlarınızda size sevimli gelen birinin aynı durumda size doğru geldiğini görüyorsunuz. Size yaklaştığında, ne yaparsınız? Başını mı okşarsınız ya da çok çok gülümseyerek selam verip geçer misiniz? (ki çoğu insan muhtemelen gülümseyip selam vermeyi rahatsız edici bulacağından yapmak istemeyecektir). Peki neden başını okşamadınız ? Karnını gıdıklamadınız? Boynunun altını, ensesini sıkmadınız? Yanıt basit değil mi? O kişi bir insan.. Tersleyebilir, kızabilir ya da öyle bir konuşma yapar ki siz yerin dibine girmiş gibi hissedersiniz. Çünkü sizinle eşit seviyedir. Statüsü sizden düşük ya da yüksek olabilir. Bu durumda dahi davranışınızda bir farklılık olmayacaktır. Diğer bir deyişle, size doğru gelen kişinin, sizden çok daha fakir görünümlü sıradan biri olması, durumu değiştirmeyecektir. Başını, gıdısını okşamazsınız! 

Biraz daha vahşileşelim. Ne çok insan spor olsun diye ördek, kuş vs. öldürür. Öldürdüğü hayvanlar ya da ağaçlar ondan hesap soramazlar. Hem bu nedenle hem de onlardan üstün olduğuna inanan insan, onların canını almakta bir çekince görmez. Hayvan öldürmekle, böcek, sinek ya da ağaç öldürmek arasında fark var mıdır? Fark ebatları mıdır yoksa cinsleri midir? Yaşama hakkı cinsine göre mi değerli olur? Ya da yaşama hakkı neye göre değerlidir? 

Aynı ortamda bir insan gördüğünüzde spor olsun diye öldürür müsünüz? Eğlence olsun diye ya da sevginizden dolayı kolunu bacağını kırar mısınız? Eğer yanıtınız evet ise; muhtemelen ceza evindesinizdir. Ya da kısa süre sonra cinayetten oraya atılacaksınızdır. Böyle cani insanlar da vardır elbet. Fakat normal (normallik üzerine daha sonraki yazılarımda tartışacağım) bir insan spor olsun diye başka insanları öldürmez.  

O halde yeniden derin bir nefes alıp, düşünmenizi rica edeceğim.
Siz hayat döngüsünün neresindesiniz? Nasıl bir canlısınız?

Sonra kendinize şu soruları sorun.
Biz bu gezegende yaşamaya başlamadan önce, bu gezegenin ekosistemi çalışmıyor muydu? Bizden önce burada hayat yok muydu? Biz mi bu gezegeni daha iyi duruma getirdik? Yoksa kendimize göre şekillendirmeye çalışıp, virüs gibi kanını mı emdik? İhtiyacımızdan fazlasını almaya çalışıp, mükemmel işleyen sistemine zarar mı verdik? Kendimizi herşeyin sahibi gibi üstün görüp, gezegeni ve üzerinde yaşayan milyarlarca canlıya eziyet mi ettik?

İnsanın insanı ve hayvanları köleleştirmesini ve kullanmasını; hele ki bunda kendini haklı görmesini daha sonraki yazılarımda tartışacağım. Burada tartıştığımız konu, çok daha primitif olan ve belki de hayata temel bakış açımızın sorgulanması idi.

Sevgiyle kalın..


No comments:

Post a Comment