Wednesday 30 November 2016

Cehennem



Cehennem tasvriri neredeyse tarih öncesi zamanlardan günümüze ulaşmış bir kavramdır.
Tanımlarına göz atacak olursak Inferno, ge ben hinnom, gehenna, niflheimr, tartaros, hades, hölle, hell gibi isimlerle tasvir edildiğini öğreniriz.

Bir çok kültür ve mitolojide farklı isimlerle anılmış olsa da, anlatım olarak ortak bir tanıma ulaşırız.
Hayatını kötülükle yaşamış olan insanın, ölümünden sonra atılacağı korkunç karanlığın içindeki ateşle dolu yerlerdir. İyi insanlar, sonsuz yaşamlarına geçerlerken, kötüler uzun bir süre acılar içinde kıvranacaklardır.

Konunun kaynakları oldukça çoktur ve çeşitli anlatımlarla dini kitaplardan, mitolojik öykülere; İskandinav efsanelerinden, uzak doğu yazıtlarına, oradan kızılderili hikayelerine ve hatta güney Amerika yerlilerinin masalsı öykülerine kadar uzanır.

Sanıldığı gibi iyi-kötü algısı kültürden kültüre farklılık gösteren, sübjektif bir kavramlar bütünü değildir. Kültürden kültüre iyi insan algısı gibi kötü insan algısı da ortaktır. Örneğin, Hindistan'daki iyi-kötü algısının, Afrika'da, Avrupa ve Amerika'da çok ince nüanslar hariç olmak üzere ortak olduğunu fark ederiz. O nüanslar ise, iyilik kavramının daha genişletilmiş olmasına bağlıdır. Grafikle anlatmak istersek, yaşama adapte edilmiş kavramın , batıda en dar açıdan başlayıp, doğuda koniğin en geniş açısına ulaştığını görürüz. Her ne kadar orta-doğuda fazla ideolojik hale gelmesiyle anlam bozulmasına uğramış olsa da, genel hatlarıyla dünya genelindeki yapı bu şekildedir.

Orta doğuda anlam bozulmasına uğramıştır; çünkü Arapça'da mücadele kökünden gelen cihat (cihad) kelimesinin, cahilliğin eğitimle giderilmesi olarak bilinip, anlaşılmışken; birden savaş-kan-nefret-ölüm gibi anlamlara kaydığı kayıt edilmiştir. Bin Ladin gibi kişilerin kendi amaçlarına dini alet etme eğilimi sonucu bu anlam bozulması son 15-25 yıl içinde gerçekleşmiştir. Öte yandan Tibet yaylarında yaşayan insanların ağızlarını kapatacak kıyafetler, örtüler kullanmasının altındaki amaçta, havada uçuşan küçük kanatlı canlılara zarar vermeme ana fikrinin yattığına ulaşırız. Uzak batıda ise, keyfi veya o anki çıkarı için insan-hayvan-bitki-ağaç vs öldüren insanla tanışırız. İdeolojik amaçlarının neden olduğu nefret sonucu veya çıkarı için insan öldüren yaratıkla, spor olsun diye aslan, geyik, ayı öldüren ya da ticari amaçlarla hayvanları, ağaçları katleden yaratık arasında vahşet ve kötülük kavramı açısından bir fark yoktur. Tüm bu vahşete seyirci kalmakta eylemi gerçekleştirenler kadar kötülüğün tanımları içinde yer alır.

Yaşamım boyunca bana öğretilen kültür ve inancın etkisinden sıyrılıp, yalnızca bilimsel bir akılla cehennem nedir sorusuna baktığımda; karşımda gördüğüm tablo şudur. "Gezegenimizin içinde bulunduğu durumdur!" (Gümüzdeki hukukun amacı adaleti sağlamak olsa da,  birinci sanayi devriminden bu yana,  hukuk hangi dünya savaşına ya da hangi bölgesel katliama engel olabilmiştir. Katilllerin sayısı mı azaltmıştır yoksa iklimi delicesine katleden vahşeti mi durdurabilmiştir? Hukuk, elbette gereklidir. Buradaki değerlendirme konusu bu değildir ancak hukukun günümüzde ulaştığı seviyenin yetersizliği ve hatta manipülasyona açıklığı ayrı bir tartışma konusudur.) Bilimsel bakışta, diğer bir deyişle tüm bilim dallarında bir model ve/veya kural bütünü mutlaka bir eşik değeri (threshold value) ile tanımlanır. Anlamı şudur; eğer eşik değeri aşılırsa var olan şart ve kurallar değişime uğrar. Örneğin gezegenin taşıyabileceği (Greenhouse Gases) sera gazı; karbondioksit(CO2, metan(CH4), Kloroflokarbon(CFCs) miktrarının eşik değeri aşıldığında geri dönüştürülmesi imkansız bir atmosfer ile karşılaşırız. Toksik (zehirleyici) öldürücü bir atmosfer. Eğer ozon tabakasının kendini tamir edebileceği eşiği aşarsak; ozonsuz yaşamak zorunda kalırız ve gezegen üzerindeki tüm canlılar kanserden ölürler. Dinsel anlatımlarda da benzer bir ifade bulunmaktadır. İlginçtir ki bilimsel gözlükle bakıldığında; "eğer yaşamınızı doğru-iyi yönde değiştirmezseniz; size bir süre müddet verilir; kendi halinize bırakılırsınız ki"; bu anlatım : eşik değerine kadar olan süreyi ifade eder; ardından gelecek olan azaptan bahsedilir ki; bu anlatım ise; eşik değerini aştıktan sonra geri dönülmesi imkansız noktayı veya diğer bir deyişle; karşılaşmak zorunda olacağımız ciddi sorunları ifade ettiğini düşünebiliriz. Konuya hukukçu, tıp vs herhangi bir doktirin gözüyle baktığınızda olumsuz yaşamın sonuçlarında, eşiğin aşılması sonucunda bir sorunla karşılaşacağı açıktır.

Ayrıca iki tür azaptan bahsedilir. Yakın (küçük) ve Yakıcı ( en büyük) azap. Yakın azabı, bu makalede tartıştığım konu olarak alabilirsiniz; Yakıcı (en büyük-cehennem) azap konusuna ise "75 yaşında bir sabah" isimli öyküde yer vermiştim.

Tüm inanç ve mitolojilerin ortak amacı, gezegen üzerindeki insan yaşamını dengeli ve empatik (birbirini anlama - yardımlaşma) kılmaya yöneliktir. Diğer yaşamların, yaşamsal haklarına değer vermeyi, fazla tüketmemeyi, fazla ürememeyi, adaletli olmayı çeşitli tekniklerle anlatmaya çabalar. Kendi mutluluğunuzu, başka yaşamların mutluluğunun üzerinde görmeyiniz özdeyişini vurgulamaya çalışır. Bunu anlatmanın yolu ise, bu yaşamda adil değilseniz; mutlaka öldükten sonraki yaşamda adalet ile tanışacaksınız demektir! Oysa ve ne yazık ki, kısa dönemli etkisinin dışında; uzak doğu kültürü dışında diğer kültürlerde bu vurgu işe yaramamıştır. Hastalıklı bir bakış açısına dönüşmüş; engizisyondan, cadı avına ve oradan da günümüzdeki terörist ideolojisine ulaşmıştır. Afrika'da ve Balkanlardaki kitlesel kıyımlardan, iki dünya savaşına kadar hastalanmış zihinlerin yarattıkları sonuçlar yaşanmıştır. Kavramsal deformasyon öyle bir noktaya gelmiştir ki; çıkarı için öldürmek hak ve adalet olmuştur. Sözde zekice uygulanan bölgesel-global yok edişler ve köleleştirme sıradan günlük gazete haberlerine dönüşmüştür.

Cehennem kavramının, tüm dünya kültürleri ve kıtaları üzerinde neredeyse aynı nitelikte anlatılmış ve yazılmış olması düşündürücüdür. Atalarımızın ortak beklentisinin, öldükten sonra cehenneme atılmak olduğunu sanmıyorum. Kanımca tarih öncesinden bugüne, bizler için "İyi ve adaletli bir yaşam kurun" diye seslenmektedirler. Ölmüş olanlara erişme imkanımız olmadığına göre, bu mesajı gezegenimiz üzerindeki yaşam için anlamalıyız!

İyi birer insan olmanın yollarını öğrenin.
Adalet ve sevgiyle kalın.





Tuesday 29 November 2016

Yollarda - On The Road



Bilmem bir şey çağrıştırdı mı? :)

https://drive.google.com/open?id=0B2RtiDkxhYehVWp5VjVXZlo2Mk0

Cennetin içinden geçtim; cehennemin kıyısında yaşadım. Aslında yanlış. cehennemin kıyısında hep birlikte yaşıyoruz. Bugün soluk alabiliyoruz. Ama ya yarın.. çok yakın bir gelecekte? Gezegenizimin oksijen ihtiyacının %70-85 aralığındaki miktarını okyanuslar üretiyor. Gezegenin %71'i denizlerle kaplı ve bizler yaklaşık 45 yıl içinde denizlerde yaşayan canlı hayatın yarısını öldürdük. Bunu kirleterek yaptık!
Kirliliğin %80'i karadaki kirli teknolojimiz ve atıklarımızdan kaynaklanıyor. Ve ayrıca toplam plastik kirliliğin %60'ına (8 milyon ton plastik demektir) gelişmiş ülkelerin (İlgiltere, ABD, AB) yanı sıra şu beş ülke neden oluyor.  Çin, Endonezya, Filipinler, Vietnam ve Tayland. Bu veriler ışında, 2020'li yılların başında 200 milyon ton plastiğe ulaşacağını hesap etmekte zorlanmıyoruz.

Tablo bununla da kalmıyor. CO2 emisyonunun %30'u denizler tarafından emiliyor. Böylece deniz yüzeyinin yanı sıra, içeriğini (kimyasal yapısını) ve tabandaki canlı yaşamını, atmosfer ile birlikte bozunuma uğratıyoruz. Aslında en tehlikeli boyutu burada yatıyor. Aşırı avlanma ve trol teknikleri ile deniz yaşamını geri dönüşümsüz olarak yok ederken; CO2(karbon diokist) ve CO (karbon monoksit) ile ana yapısını (bileşiğini) öldürüyoruz.

Deniz kıyılarında veya nehir kenarlarında kurulmuş olan nükleer santraller ile radyoaktif atıklar ile kirlenmeyi kartezyen olarak hızlandırıyoruz. Nükleer santrallerin, su kenarlarında kurulmalarının ana nedeni, kontrolü imkansızlaşan, aşırı sıcak radyoaktif tepkimenin su ile soğutularak yönetilebilir hale getirilmesi zorululuğundan kaynaklanıyor.

2016 itibariyle gezegenin CO2 oranı 400PPM eşiğini aşmak üzeredir. Bunun pratikteki anlamı şudur: 400PPM den sonra, CO2 salınımını durdursak bile bilinen bilimsel yöntemlerle tepkimenin geriye dönüştürülmesi imkansızdır. 400PPM veya üzerindeki kirlilik kalıcı olarak kalır ve geri dönüştürülemez. Tahammül edilebilir CO2 kirlilik oranı en çok 350PPM'dir. 400PPM'den sonra tüm gezegen kalıcı olarak zehirlenmeye başlar. Fakat henüz bunun ne gibi kalıcı hasarlar bırakacağını ön göremiyoruz. Kimse ön göremiyor. Tek bilinen, topluca zehirlenerek ölmeye başyacağımızdır.



Dün gezip gördüğümüz güzellikleri, hayatlarımızın geri kalan bölümünde tekrar göremeyeceğimizi ve 400PPM'i geçtikten sonra yaşam süremiz içinde bilimsel olarak bunun çözüm yollarını bulma ve uygulama şansımızın olmadığını bilerek sesleniyorum.

Herşey bir anı gibi zihinlerimizde kalacak ve gelecek nesillere ancak bu anıları anlatabileceğiz.

Bugünümüzü şekillendiren, dün seçtiklerimizdir. Dün aldığımız kararlardır. Geleceğimizi şekllendirecek olan ise, bugünkü seçimlerimiz ve kararlarımızdır.

Evet, teknolojimiz hızla ilerliyor. Fakat gezegenin ihtiyacı olan yönde değil. AI (Yapay Zeka) konusunda inanılmaz yol aldık. IBM'in nörosinaptik çipi (neurosynaptic-chips) ile bilgisayarlarımız artık düşünebiliyor. Silikon vadisinin büyük IT firmalarının çalışmaları ile bilgisayarın tek yapamayacağı şey olduğunu düşebileceğimiz sürrealist ve kübik tablolar yapabildiklerine şahit oluyoruz.

3D yazıcılar ile organlarımızın taklit yedeklerini hızlıca üretebilir hale geldik. Evet bunlar bugünümüzü şekillendiriyorlar ve geleceğimizi daha kalın çizgilerle şekillendirecekler. Fakat, görmeyi kabul etmediğimiz sorun şu ki; çok kalın kafalıyız ve üzerine bindiğimiz dalı kesiyoruz. Gezegenimizi geri dönüştürülemez hale getirmek üzereyiz!

Ne yapabiliriz?

Öncelikle bu gerçeği hepimiz anlamak zorundayız.
Ürememizi mümkün olan en alt seviyeye çekmeliyiz.
Fosil yakıtları hemen durdurmalı ve nükleer santralleri kontrollü olarak kapatıp; yörünge dışına taşımalıyız.(önümüzdeki yy içinde atomaltı parçacık fiziğindeki gelişmelere kadar, gezegeni korumak zorundayız)
Üretimi kirlilik yaratmayacak yöntemlere dönüştürmeliyiz. Bunun başlangıç noktası pek sevimli görünmese de az olanla idare etmek mantığına dayalı az üretim-tüketim ilişkisi içinde solar/rüzgar/dalga ve jeotermal kaynaklardır.
Birlikte düşünmeli ve tartışmalıyız ki yeni yöntemler geliştirme şansına sahip olalım.
Doğal kaynakların verimliliğini, onlara zarar vermeden maksimize edebilelim.




İnsanın doğaya (gezegene) yaptığı şiddeti durdurduktan sonra, bir de insanın insana yaptığı baskı ve şiddeti durdurabilirsek; gezegen tekrar yaşanacak cennete, evimize dönüşür!


Bali. Endonezya'ya bağlı bir ada. Popüler isimleriyle, "sevgi adası", "aşk adası", "barışın adası", "dünyanın sabahı", "mutluluk adası" veya " Tanrıların muhteşem eseri".

Konuyla ne ilgisi var? Şimdi nereden çıktı Bali adası? diye düşünebilirsiniz. Haklısınız. Fakat değilsiniz! Çünkü;
Bali adası geçimini pirinç, kendi kültürel sanatı ve Turizm'den sağlar. Ancak, hükümetin aldığı bir kararla Bali'nin muhteşem sahillerinde yapılacak oteller bir hindistan cevizi ağacından yüksek olamaz ve doğal yöntemlerle inşa edilmelidir. Adaya tam anlamıyla barış hakimdir. İnsanlar, farklı ırk ve dinlere mensup olmalarına karşın tam bir kültürel denge içinde, mutlulukla yaşamaktadırlar. Küba'yı örnek gösterenlerin utanacağı cinsten bir huzur, özgürlük ve mutluluk adasıdır Bali. Turizm ve global ekonominin oluşturduğu baskıya karşın; bunlara pek de aldırmadan sonsuza dek sürecek denge ve mutluluklarını yaşarlar. Aldırış etmeyişleri ve kendi kültürlerine bağlı inançları nedeniyle; batılıları şaşkınlığa uğratmış ve sonunda UNESCO Dünya mirası listesinde yerini almıştır. Sanırım bu kadar temel bilgi yeterli.


Buradan varacağımız sonuç nedir? Şudur!
Dünyanın teknolojik olarak sıfır gelişmişlikte olan bir ülkesi, hem gelir seviyesi hem de ihtiyaçlarını karşılamada mutluluk açısından dünyanın en gelişmiş ve en az kirlenmiş noktalarından biridir. Fakat üzerinde düşünmemiz gereken çıkarımlar bununla sınırlı değildir.



Bu cennet adayı görmelisiniz. Ve ardından dünyanın böyle muhteşem cennetlerle dolu olduğunu anımsamalısınız. İşte o zaman, gezegeni kirletmeye, yok etmeye karşı çıkmaya başlarsınız. Onu korumak istersiniz. Asıl o zaman, dünyayı koruma fikri, yalnızca bir düşünce olmaktan çıkıp; hayatınızın gerçekliği olmaya başlar.

Nasıl bir teknoloji geliştirmeliyiz ki; bizim yaşadığımız şehirlerimiz de böyle birer cennete dönüşebilsin diye üzerinde kafa yormaya, çalışma grupları oluşturmaya ve temiz, doğal, yapaylıktan uzak, sürdürülebilir şehirler yaratmaya odaklanmaya başlarsınız.



Dilerim daha çok insan, çok daha fazla insan buna inanır!
Az nüfus, gezegen ile uyumlu temiz teknoloji, dengeli üretim-tüketim ve cennet bir dünya!




Kyoto'da huzurlu bir bahçeden seslenmek üzere şimdilik hoşçakalın.
Sevgi ve umutla kalın.




Referanslar:





Sunday 27 November 2016

Dünya görüşüm

Dünya görüşümü tanımlayacak kelimeyi sözlüklerde aradım, bulamadım. Ansiklopedilere baktım yoktu. Nasıl bir kelime olmalıydı. Hümanizm deyince hayvanlar, bitkiler, suda yaşayan canlılar, arılar, kelebekler, karıncalar dışarıda kalıyordu. Sosyalizm, ekonomik bir sistem olduğundan hiç anlatamıyordu. Böylece hepsini içine sığdıracak olan kelimeyi kendim türetmek zorunda kaldım. Dünya görüşüme eukaryote (ökaryot) hücre kökünden gelen eukaryotism veya ökaryotizm adını verdim. Çünkü tüm canlıların kökeninde var olan ortak paydamız hücredir. Hücre, yaşamın başlangıcını ve ortak paydasını anlatır. Yaşam hücre ile başlar ve hücre ile çoğalır, gelişir, zenginleşir. 

Ökaryotizm, gezegen üzerinde yaşayan tüm canlıların eşit yaşam hakkına sahip olduğunu anlatır. Hiçbir canlı diğerinden üstün değildir. Hiçbir canlı tek tür olarak gezegenin sahibi değildir. Dünya, yaşayan tüm canlıların paylaştıkları evidir. 

Ekonomik sistemler biz insanların uydurduğu ticaret, kendimiz için adalet, hukuk, üretim, hizmet alanlarını tanımlamada kullandığımız sanal yapılardır. Oysa yaşamın asıl gerçekliği tam olarak gezegenin üzerinde birlikte soluk alıp verdiğimiz tüm canlı yaşamın, ekosistemin kendisidir. 






https://en.wikipedia.org/wiki/Eukaryote?wprov=sfla1

Friday 18 November 2016

We must change our technology!


We must change our technology becasue our technology is very based on mechanics, chemical and electronics. But our planet is running with biological technology on the surface. That's why our technology and waste of techonology kills the planet and the life on it. However our lack of information (understanding) about nuclear power and its wastes kill the planet faster! Becasue we don't know how to re-use very radioactive and hot waste of nuclear plants! We hope to cope with this problem and store radioactive particules hundreds of years. However we are not sure, even in SKB (SKB, Swedish Nuclear Fuel and Waste Management Company). http://www.skb.com/

What are nuclear wastes and how are they managed?

We must change our technology today not in 2023 via COP22! Extinction will not be recoverable. Planet needs plants, animals. Eco-system doesn't need us!

Species Extinction Happening 1,000 Times Faster Because of Humans?

We need to free our minds from the pressure of bias to able create new tech. based on biological on earth and orbit collectors of sun's stellar nucleosynthesis energy plus heat energy and turn to laser beam to able to transfer to earth plants. And deliver as electricity. 

Surface solar energy collectors are not sustainable solution. Each can create max 120-180W /sqm which means that increasing energy demand cause huge garden beds of solar collectors and wind power turbines even on sea bays and oceans. Absolutely there are some difficulties such as salt, dust, dirt, corrosion, energy loss etc. to manage this technology however my main concern is the area which will cover (sqm) on cities, natural parks, mountains and seas will be overflowed by cables and energy plants. I may assume that We will not be managing efficiently and controlling the waste of these stuff in a few decades. 

Worldwide growth of photovoltaics



As a first step we must build sustainable energy plants by protecting the whole earth and life on it. Today we know how to transfer solar energy to laser and also to electricty. OK. This should be first step to build collectors in the orbit, collecting solar energy without effecting weather conditions and turn to laser to carry the electicity to surface plants to be delivered world wide as electricity. We can imagine many of them in the different levels of orbit and 24/7 production of electricty. However I have a main concern about this way of transffering energy to earth passing through the atmosphere layers. Mainly Ionosphere is the critical point to be protected mev/gev transfer! 

This is the theory of sustainable energy very roughly on my mind for the first step.

Second step will be nuclear plants in the orbit such as using sun's stellar nucleosynthesis energy plus heat energy collectors closer to sun and turn to laser beam to able to transfer to earth plants. And deliver as electricity. However this will take sometime I think to be designed.

Third step will be the biological energy plants such as a tree. Light, water and salt (sodium and potassium channels). Very natural standalone energy plants for houses and/or small consuption areas.

The critical point is to able to procedure 180-200W/h/sqc (centimeter). This may possible via nowadays technology however some bias minded companies are plugging up this global change. Bias normally is coming from their profit concerns.

Anyway this will be my dream.. anyhow..






Wednesday 16 November 2016

Pluralistic Democracy vs ISG

Democracy is a word coming from the word "demokratia" antient Greek B.C 4th century. And theory of pluralistic democracy is based on social & political theories during/after WWII. However I am not going to tell you the whole story of democracy. If you need some information please see the links below.

Democracy - https://en.wikipedia.org/wiki/Democracy
Pluralism (political theory) - https://en.wikipedia.org/wiki/Pluralism_(political_theory)
State formation, parties and democracy - https://books.google.com.tr/books?id=XftMAQAAQBAJ&pg=PA189&lpg=PA189&dq=G.+Heckscher+and+S.+Finer&source=bl&ots=HIu_-Ul5s7&sig=rDXpMXLdS9i2jURbhOpmi5pGOwE&hl=tr&sa=X&ved=0ahUKEwjV7Yne8a3QAhWGbhQKHfkdAEYQ6AEIJTAB#v=onepage&q=G.%20Heckscher%20and%20S.%20Finer&f=false
Comparative Politics Today - http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1477-7053.1972.tb00832.x/full

Slinging Arrows at Democracy: Social Choice Theory, Value Pluralism, and Democratic Politics - http://www.jstor.org/stable/1122890?seq=1#page_scan_tab_contents

I am going to give some information, ask a few questions and try to explain my understanding of governence. First of all, We, human beings believe that the world (earth) is belong to us. But it is not true. Because Approx.3 trillion trees and Eight million, seven hundred thousand species!


"That is a new, estimated total number of species on Earth—the most precise calculation ever offered—with 6.5 million species found on land and 2.2 million dwelling in the ocean depths.

Until now, the number of species on Earth was said to fall somewhere within the large range of 3 and 100 million.

The new study, published yesterday in the open access journal PLoS Biology, says a staggering 86% of all species on land and 91% of those in the seas have yet to be discovered, described and catalogued."

So, the first quesiton : Can any other species rather than human vote for election?
We need them. They dont need us! But They can not vote for anything and can not vote for any referendum. However we force to shape their lives and future!

Pluralistic democracy means the crowded can shape the life and future. Let say %49 cares the nature and clean future life but %51 does not care to pollute the air/water/oceans/nature/world. Pluralistic result is: you are free to spoil the world (shit on by the universe). I am sorry about my languange but as I see more than %51 understand this kind of lovely language. This is the democracy in practice (nowadays). I dont like to pronounce that but demoracy is very fragile under pressure of globally powered companies and even can not save the law rights for all under pressure of very powered lobbies (lounges).


I don't think we can create sustainable today and future with this very old and weak political/governance understanding. Dualism will always be with us. Good and Bad are on the same earth together. I don't like to give too many examples and create a too long article. Because, people can not focus/pay attention long articles. They usually stop reading after a few paragraphs.

My understanding of governance:

Here is the first stage:

As is: President, prime minister and parliament. They create laws.
To be: As is system can offer laws but community decides for each.
How: If we can control bank accounts and e-government systems by mobile phones than we can control our own country by phones.

Detail: There are two OS systems. Android and Ios. Government can create an app for those OS. App can has specific 256 bit secure or more VPN connection to secure goverment servers. Governments have our finger prints and face. System easily can match. Also We can create starter password. So each person has 1 vote.
Gov can give 24 hours to for each voting. If you join than transparent score table reflects if you missed than you will find a ticket in your mobile phone bill. If you are a member in citizen than you should say yes or no or noncommittal for each ballot. 
So which means democracy really work.
Plus: If you have an idea than you can edit in same app. It goes to parliament to be checked if it does not create conflict with current laws. If parliament can not find any conflict in 15 days than it goes to ballot system to be voted.
No country is so small to give all rigths to a couple of hundred individuals. We can keep our own laws & country in our hands as a citizen.

Stage II :

What is ISG. It is "Intellectual Scientific Governance". Which is the system I imagine to manage the countries globally.

The aim : The governance issues of Human kind and eco-system issues are totally technical from the past to today. Any of the system created by human until today could not put a sustainable governance. Also improvements are always obstructed by very limited lobbies for their own benefits & profits. The visions of politicians and parliaments established by politicians  have never solved the root cause of the issues coming from centuries (production, pollution, productivity, equivalence, labor rights, ecosystem, war for nothing, global climate issues, all other species rights to live in their own habitats, poverty, hunger, etc etc).

It is easy to say, ISG will not be today's governance but we need start asking questions, discussing, thinking, searching for the best.

ISG has some steps and specs to follow.

No parliament. No party. No President. No minister, No vote! etc. But Local Committees and Task Teams are required.


  • UN can create a high level selection committee to elect the applicants.
  • Limitless applicants can apply for the exam for each country. (eg.100 - 100,000)
  • Applicants of each country can be max. 30 members (which means selected 30 members will be governing their own country. One from each major discipline of Science).
  • Local Applicants which are have to have Ph.OR Ph.D university level educated.
  • They have to take several exams under control of UN High Selection Committee.
  • Also they have to pass an physical, psychological, neuropsychological tests.


But the critical point is that UN power must create a free UN Law Rights Committee to obtain a platform for all countries for the safety of system governance.

Global companies and/or each owner or each shareholder should be limited at 0.001% World Asset or nominal gmp of the minor economy (country) which means a company and/or shareholder shouldn't be bigger than minor economy even if a shareholder has distributed owner of shareholders (This context contains the outer space income).

If sometime in the future human can create a system like this than the system will be for all species living in the world not only for people! Live in peace and together!

I believe that only science can make the world a better and fair place for all spceies.

Some reasons are:


  1. We live in a global world.
  2. The problems we face are technical not political which can be solved by politicians.
  3. Resources which the world has, should be distribute in a balanced way for all
  4. National culture causes only war (political, cold&hot, trade etc.) The output is always there are enemies to beat which is ridiculus understanding throwing away our resources and time.
  5. Voters have no idea about specific actions of governments after election has been done. They just choose one thing/idea they like which does not have a meaning for all 4 or 5 years.
  6. The motivation of the voters is a better life always which is a imaginary life/paracosm/utopia who can never reach!
  7. Only science can analyze and create plans to solve real problems and prepare a balanced life.  


However the tsunami of 4th generation of Industrial Revolution is starting to be felt slowly by the declarations for 2021! The world is changing but not to correct & fair direction...


The Fourth Industrial Revolution: what it means, how to respond https://www.weforum.org/agenda/2016/01/the-fourth-industrial-revolution-what-it-means-and-how-to-respond/


Do you think Industry and Governance (past&today democracy) can be decomposed from each other?

As a last word may help for better understanding what is been told in this article.
If We can redesign the molecules of coal which we have on the hand today than we can have a diamond forever for every one! But only scientists can achieve this!