Saturday 23 October 2010

Tüketim Manzaraları


Şehrin göbeğinde, işlek caddeye bakan bir cafe'ye kurulmuşum ve elimde orta şekerli bir kahve... şimdi keyifle izlerim  akıp giden şehir manzasını. Bir taraftan da ahkam keserim; hatta hariçten gazel bile okurum artık.

Ama anlatacağım konu aslında çok da keyifli değil ama biz yine de elimizden geleni yapalım diyorum.. Beni düşündüren ve üzen şey; aslında yıllarca tam da merkezinde çalışıp ve fazlasıyla da katkı yaptığım hızlı tüketim konusudur. Büyük hiper market zincirinin birinde proje müdürü olarak beş yıla yakın çalışıp londra'da öğrendiklerimi güzelim ülkemizde uygulamaya çalıştım.. vatandaşıma daha çok nasıl harcama yaptırırım, sepet ortalamasını nasıl arttırırız üzerine altmış hipermarketin yönetim biçimini - iş yapma süreçlerini- değiştirdim; yerine göre kadrolarını düzenledim. 
Bugün bu cafe'den geçmişe baktığımda aslında yaptığımın çok hayra değer, teşekkür edilecek birşey olmadığını kendimi biraz da kınayarak görüyorum... Tühh ne yapalım oldu bir kere demekle de olmuyor.. O günlerde koyduğum sistem halen cap canlı ve tam gaz çalışmaya devam ediyor ve daha bir sürü şey..

Hızlı tüketim kabusu geldi geleli neler değişti.. neler olmakta bir düşünelim. Aslında temel hedef sizin yani tüketicinin konu üzerine fazla düşünmemesini - ironik- ve ihtiyacı olmayan ürünlere ihtiyaç hissettirme veya içinizdeki doymak bilmez canavarı tetikleme üzerine kurulu. Birkez zokayı yuttuğunuzda artık geri dönüşünüz sigarayı bırakmaktan daha zordur. Bu alışkanlıktan kurtulabilmeniz için cidden ama gerçekten ciddi bir eğitim veya psikolojik hatta travmatik tedaviden geçmeniz gerekecektir. Ya da iflas etmelisiniz ya da işsiz ve beş parasız kalmalısınız... Sitemin sizi dışarı atabilmesinin yegane kuralı sizden alabileceği birşey kalmamasıdır. O zaman F tipi ve hatta onunda altında bir müşteri - tüketici grubuna indirgenirsiniz ki ancak bu durumda size herhangi bir el uzanmaz. Ohhh kurtuldum diyemezsiniz çünkü o durumda başka sorunlarınız olacaktır; neyse bu başka bir öykü konusu.

Tekrar dönelim hızlı tüketim sosyo-patolojisine..
Bu hastalık sizi cepten tırnağa ve beyincikten omurilik soğanınıza kadar esir alır. En tipik hali televizyon karşısında ses çıkarmadan gözleri pörtlemiş halde .. "evet bu traktör lastiklerine çoook ihtiyacımız var" diyerek; sessizce ve çaktırmadan düşünürsünüz (çünkü önce alan %20 indirimden faydalanacaktır.. kimsenin duymaması lazım.. di mi) ve çay reklamı çıkana kadar koltukta kıpırdamadan - uslu uslu- zombi gibi oturursunuz. Başka tipik durum ise hipermarketlerde yaşanmaktadır. Taaa ki kasadan geçinceye kadar uyku hapı yutturulmuş gibisinizdir. Bir ara karınızın bet sesiyle ya da çocuğunuzun "baba baba" seslenişleriyle ayılır gibi olursunuz ama nafile artık kasiyer şifrenizi almıştır .. geçti (kısa bir boşluk anı) artık uyanabilirsiniz. Çıktığınızda bir sürü poşet içinde öyle çok lüzumsuz ve ihtiyacınız olma ihtimali bile olmayan ve hatta sağlınıza zararlı öyle çok ürün vardır ki bu tüketim hastalığından kurtulmadan bunu anlayabilmeniz neredeyse mümkün değildir.
Umarım bu yazdıklarımı duyabiliyorsunuzdur... Çünkü diğer bir semptomu, tüketim karşıtı ifade ve cümleleri duymama veya anlayamama şeklinde kendini gösterir. Sanki aranızda bir ses perdesi vardır ve karşınızdaki sizi duyamamaktadır. Bunu arada çıkardığı haaa hııı gibi sesli ifadelerden anlarsınız. Derken birden yani ansızın size dün satın almış olduğu ve çooook gerekli olan kereviz sapı sıkma makinesinin fayda ve gerekliliğini anlatır bulursunuz. Sonra bir de yeni cep telefonunu gösterir. Eskisi çook eskimiştir alalı kocaman bir altı ay olmuştur. Adeta geçen yüzyıldan bahseder gibidir...
Tüketim hayatımızın amacı ve merkezi olunca neler tüketim olmaz ki... Artık maddeden kendini soyutlayan tüketim sosyo-patalojisi vücut bulmuştur ve arkadaşlarınız, aileniz, dostlarınız, sevgileriniz, aşklarınız, gezileriniz ve hatta gün batımlarına sızmıştır.. Artık herşey tüketimdir. Satın alınır, kullanılır ve çöpe atılır... İnanmışsınızdır. Yaşam yalnızca bir tüketimdir.

Duymasanız da .... Geçmiş olsun...

Wednesday 20 October 2010

Kışın Bisiklet ile Uzaklara Yolculuk..


Kışın Bisiklet ile Uzaklara Yolculuk..

Bazıları evde bisiklete binmeyi sever; bazıları televizyon izlerken yürüş bandında yürümeyi sever; bazıları plates sever; Oysa ben mangalda balık severim. O balığı da kendim yakalar; açık havada yerim... demek ki bazıları açık hava severmiş. İşte ben o gruba sesleniyorum şimdi. Evcil olanlar bu öyküyü okumayabilirler..

Açık havada yaşamayı severiz dediysek de bu işin dikkat edilmesi gereken bazı kuralları var. Öyle çala kalem saldım çayıra mevlam kayıra şeklinde kendinizi doğaya salıveremezsiniz.

Önce bilmemiz gereken şudur : Kış yolculuğu oldukça zorluklarla doludur. İyi bir hazırlık ve plan gerektirir. Yaz veya bahar aylarında yaptığımız yolculuklara hiç benzemez. Dikkatsizlik, yanlış ve özensiz hazırlık ve planın sonuçları ağır olabilir.

Öncelikle yapmayı düşündüğümüz yolculuğun süresini, bölge, yol ve hava şartları olmak üzere çok dikkatli olarak planlamalıyız. Bu planlamada meteorolojik istatistiki verileri dikkatle incelemeliyiz. Örneğin "ömrüm boyunca yağmur yetti bana; bir damla daha görmek istemiyorum" demek istemiyorsanız; muson yağmurlarının başladığı dönemde Hindistan'a yapacağınız yolculuğu ertelemelisiniz. Çünkü bu dönemde yıllık ortalama yağış en çok 2000mm den 12000mm ye çıkar. Pratikte anlamı şudur : otomatik araba yıkama makinasında 1 hafta yatılı olarak kalırsanız aynı etkiyi elde edersiniz. Ya da Erzurum ve çevresinde Ocak Şubat aylarında bisikletinizle bulunacaksanız; bisikletinizin toptan buz tutmasını engellemek için gidona bir kömür sobası bağlamalısınız aksi halde sizi bisikletten ayırmak için ne kullanılması gerektiğini bilmiyorum..Asıl konu bisikletinizin nazik bir araç olması değildir aksine biz insanların bisiklet üzerinde açık havada yolculuk için yeterince dayanıklı olmamamızdan kaynaklanmaktadır. Astronot gibi giyinirseniz hareket edemezsiniz; yeterince giyinmezseniz de kısa sürede hastalanırsınız. Doğru ve mantıklı bir rota planı yaptıktan sonra şimdi sırada hazırlıklar olacaktır. Bu kez yanınızda ciddi miktarda malzeme taşımanız gerekecek Çünkü yolculuğunuz esnasında havanın birden kötülemesi -aşırı yağmur veya tipi- durumunda kimsenin olmadığı bir yerde mahsur kalabilirsiniz. Bu durumda kalacak olursanız yanınızda yeterince korunacak malzeme ve gıda , su bulunmalıdır. Bunların hepsi size ağırlık olarak dönecektir. Belki bu kez bir römork ile hazırlanabilirsiniz. Hadi canım ne olacak adım başı bir köy var usta diyenlerinizi duyar gibiyim. Başıma gelmeden önce bende böyle derdim. Kasım sonu 1994 yılında Kütahya civarında gözümün önündeki köyü ve yolumu tipide kaybettikten sonra artık tedbiri elden bırakmamayı tercih ediyorum. Tabii o zamanlar GPS yoktu be hocam diyebilirsiniz. Ne diyelim. Buyurun deneyin. Cep telefonunuz ve GPS cihazınız donduğunda; yolunuzu kaybetmiş ve bitap düşmüş halde terk edilmiş bir evin yanındaki telefon kulübesinden bana telefon edersiniz; sohbet ederiz..

Bisikletinizin demir ve çelikten imal edilmiş olan parçalarını oksidasyondan koruyabilmek için yanınızda WD-40 bulundurmanızı ve her akşam mola yerinde bisikletinizi gözden geçirmenizi ve temizlemenizi öneririm. Kış için imal edilmiş kauçuk oranı yüksek kış lastiklerini kullanabilirsiniz. Kış Bisikletçiliği yazımda ifade ettiğim giyim ve tüm dikkat gerektiren konuları burada yinelememek için yazmıyorum; çoğu uzun yolculuk için de geçerlidir. Ancak zemine azami dikkat etmeyi ihmal etmeyiniz. Kötü zemin şartlarında düşmeye her an hazırlıklı ve araçlardan uzak seyretmeye mümkün olduğunca dikkat ediniz. Hızınızı düşme ihtimalinizin olduğunu bilerek ayarlayınız.

Bir diğer konu ise sağlığınızdır. Zor şartlara dayanabilmek için mutlaka yanınızda gerekli ilaç, desteleyici vitamin ve benzerlerini bulundurmanızı öneririm. Örneğin ben C vitamini, mineraller içeren bir vitamin ve balık yağı tercih ediyorum. Ayrıca soğuk ve kuru havadan etkilenen dudak, kulak ve eller için yumuşatıcı krem ve benzeri malzemeleri kullanabilirsiniz. Ben bepanthol tercih ederim. Siz de kendi tercihinize göre ürünleri yanınızda bulundurmalısınız. Kötü şartları göz önüne alarak birkaç çeşit konserve , gereğinde güvenli ve izin verilen bir bölgede ateş yakabilmek için çakmak ve çıra bulundurmanızda yarar olacaktır. Bir mum hayat kurtarabilir (bu hikayeyi daha sonra anlatırız). Çantanıza birkaç mum atmayı ihmal etmeyiniz. Dağcıların kullandıkları kış çadır patikleri çok işe yaracaktır. Eğer çadırda kalmayacaksanız yanınıza almasanız da olur. Fakat esas olan bir konuda şudur : Yanınıza aldığınız her malzemenin en az bir yedeğini almaya çalışın. Buna bisiklet hariç demem gerekiyor :) Atalarımız Ural Altay eteklerindeki bozkırlarda avcılık için uzun yolculuklara mutlaka yedek at ile çıkarlarmış. Ama ne yazık ki bizim iki bisiklet ile yola çıkma şansımız yok. Eğer çadırda kalmayı planlıyorsanız; yanınıza sıcak su torbası almalısınız. Hatta iki adet alsanız daha iyi olur. Ben her seferinde birini patlatıyorum. Belki sizin de başınıza aynı gelebilir.

Özetleyecek olursak; öncelikle iyi analiz edilmiş bir planınız olmalı. Sonra bisikletinizi kış şartlarına hazırlamalısınız. Doğru lastik seçimi önemlidir. Daha sonra yanınıza bolca malzeme alınız. Gore-Tex den üretilmiş giyisi ve botlar çok gerekli olacaklardır. Gore-Tex Bot, kaban, pantalon, kaliteli içlikler son derece gerekli olacak. Uzun ya da kısa pedli taytınızı gereği halinde pantalon altına giyebilirsiniz. Havanın durumuna bağlı olarak yalnızca tayt veya pantalonlu olarak sürüş yapabilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken; kaslarınızı ve dizlerinizi yeteri kadar sıcak tutmalısınız. Çünkü sizi taşıyan motorunuz bacaklarınızdır. Yolculuğunuzun keyifli geçebilmesi için doğru giyim iyi bir plan kadar önemlidir. Görünür olmanızı en yüksek seviyede sağlayınız. Havanın kötü ve görüş alanının çok dar olduğu günlerde yola mola vermenizi öneririm. Etrafı keşfedin. Müzelere gidin. Biraz bulunduğunuz yörenin yemeklerini keşfedin, insanlarla tanışın yeni dostluklar , anılar sohbetler biriktirin. Siz kargo kuryesi değilsiniz. Yolculuğun tadı yalnızca pedallamak değildir. Çok gerekirse rotanızı kısaltabilirsiniz ya da arayı başka bir araçla atlarsınız.

Artık önemli noktaları biliyorsunuz. Konu üzerine daha çoook lakırdı edebilirim ama kafanızı şişirmemek için burada kesiyorum. Biraz da siz keşfedin diyorum.

Hepimize sağlıklı ve keyifli yolculuklar dilerim.

Monday 18 October 2010

Kış Bisikletçiliği - Yağmurda ve Yağış altında bisiklet kullanımı


Tekrar herkese merhaba diyerek başlıyalım.. yaz ayları geride kaldı artık. Bisikletle yolculuk yazılarımızı yazarken her ne kadar yağmurdan söz etsek de sıcak günlerdi sözünü ettiğimiz. Şimdi ise artık havalar soğuk ve yağışlı.

Bu kez ise yağışlı havalarda bisiklet kullanımı ve giyim üzerinde duracağım.
Kış aylarında bisikletle uzun mesafeli yolculuk çok daha farklı hazırlıklar gerektirir diyerek onun detayları üzerinde daha sonra duracağımı söyleyip geçiyorum çünkü bugün daha çok kısa mesafeli turlar ve şehir içi kullanımından söz etmeyi planladım.
İşe önce çevre koşullarını tanımlamakla başlayalım. Mevsim itibariyle hava sıcaklığı yurdun batı kesimleri ile orta ve doğu kesimlerinde ciddi farklılıklar gösterir. Yağışlar da keza öyle. Batı ve kıyı kesimlerde daha çok yağmur görülürken, diğer yerlerde bu daha çok dolu , kar , tipi veya sulu sepken şeklinde kendini gösterir. O halde yağışlı ortam sürüşü için durumu en az ikiye ayırmamız gerekecek. a) yağmur b) kar, sulu sepken c) tipi , kuvvetli rüzgar.

Tüm yağışlı ortamlar için ortak durum lastiklerimizin yola tutunma katsayısının yani sürtünmenin düşük olmasıdır. Buna genel olarak kaygan zemin denilir. Asıl mantığı ise zeminle lastik arasında başka bir maddenin olmasıdır. Bu madde ise lastiklerin yola tutunmasını zorlaştırmaktadır. Bu madde, su, kar olabileceği gibi mıcır veya taşlı kum da olabilir. Hatta kuru bir havada yağlı bir zemin de benzer sonuca neden olur. Buz ise bisiklet kullanımına uygun olmayan tek zemindir. Buz üstünde bisiklet sürmenin sonuçları ağır olabilir.

a) Yağmurda bisiklet kullanımı :
Yağmurun şiddeti bisiklet kullanımını imkansız kılmadığı sürece keyif alınabilecek bir sürüş ortamı olabilir. Eğer görüşünüz 50m kadar ileriyi görebilecek düzeydeyse; bu kabul edilebilir en düşük mesafedir ve bisiklet sürüşüne uygundur. Zeminin kaygan olduğunu ve frenlerinizin ıslak olduğunu düşünerek ortalama hızınızın normal seyrinizin altında olmasına ve ani hareketler yapmamaya özen göstermelisiniz. Yağmur altında sizin dışınızdaki araçların da görme alanının dar olduğunu ve fren mesafelerinin uzadığını unutmayınız. Eğer kullanabileceğiniz bir bisiklet yolu varsa; zemin asfalt zeminden daha kötü olsa dahi öncelikli olarak bisiklet yollarını tercih etmelisiniz. Düz zeminde kuru havada 2-5 vites kombinasyonu ile 22 KM/saat hızla gidebildiğinizi varsayarsak; yağmur altında bu hızın 14 KM/Saat den daha fazla olmamasına özen göstermenizde fayda olacaktır. Zeminde araçlardan sızan motorin,benzin ya da yağ bulunmuyorsa kuru havadaki fren mesafenizde durmanızı sağlayacaktır. Buradaki ifadeden de anlaşılacağı gibi gözünüz açık olsun. Mümkün olan en çok veriyi çok hızlı düşünmeniz gerekecektir. Bir taraftan zemini takip ederken, diğer taraftran trafik akışını, yayaların davranışlarını , trafik lambalarını, arkanızdan sessizce yaklaşan motorsiklet veya elektrikli bisiklet kullanıcılarını ve bununla birlikte bisikletinizin durumunu takip ediyor olacaksınız. Tabi yağmur altında olduğunuz için tüm bunları yapmak ıslanırken daha zor olacaktır. Lastiklerinizin zemine tutunma katsayısını arttırmak için birkaç yolunuz olabilir. Eğer bütçeniz uygun ise kış için üretilmiş continental veya michelin winter reflex tipi lastikler kullanabilirsiniz. Aksi durumda lastiklerinizin yere basan yüzeyini arttırmanız gerekecektir. max 65psi olan bir lastiği en çok 45 psi olacak şekilde havasını ayarlayınız. Hesabı kendi lastiğiniz için şöyle yapabilirsiniz. Lastiğinizin üzerinde yazan max psi değerinin %30 daha az hava basıncını ayarlayınız. Hava basıncının bundan daha az olması durumunda lastiğinizin cant tarafından zarar görmesine neden olabilirsiniz. Bu arada kilonuz da önemlidir. Eğer 80 kg - 90 kg arasında iseniz bu oranı %17 olarak hesap ediniz. 90 kg üstü için herhangi bir değişiklik yapmanıza gerek yoktur. Yağışlı havalarda tek sorun görme mesafesi, fren mesafesi ya da kaygan zemin değildir. Bununla birlikte sizin sağlık durumunuz ve sürüş konforunuz son derece önemlidir. Sağlığınızın iyi olmadığı zamanlarda bisiklet kullanmamalısınız. Öksürük kadar aksırık, zor nefes alma, gözlerde ve burunda sulanma dikkatinizi dağıtacağı gibi zor hava şartları altında sağlığınız daha kötüye gidecektir. Sürüş konforu için yapabileceklerimiz sınırlıdır. Bisikletinizin kadrosuna monte edilmiş bir klima ve yağmurluk sisteminiz yoksa bu durumda giyim konusunda seçici olmalısınız. Hava sıcaklığına bağlı olarak mümkün olan en az katlı giyimi tercih ediniz. Termal bir içlik üzerine termal polar bir orta katman ve üzerine nefes alabilir bir yağmurluk seçebilirsiniz. Gore-Tex yüksek teknoloji nefes alabilir ve su geçirmeyen ürünleri piyasada bulabilirsiniz. Outdoor ürünler halen pahalı olmakla beraber ihtiyacımız olan ürünler bunlardır. Aksi durumda; nefes almayan bir mont veya yağmurluk altına giyilen pamuklu bir giyisi sizi aşırı miktarda terletecektir. Aşırı terleme konforsuz bir sürüşe neden olacağı gibi sağlığınızı da olumsuz yönde tehdit edecektir.

Kış şartlarında sürüşte dikkat edilmesi gereken diğer bir konu da diğer araçlar tarafından daha görünür olmanızdır. Bunun için mutlaka reflektörlü yelek ve kıyafetleri tercih etmelisiniz. Bisikletinizin reflektörlü arka ışığını ve ön ışığınızı ikaz konumunda çalışır tutunuz. Böylece diğer araçlar ve yayalar tarafından fark edilerek güvenliğinizi tehlikeye atmamış olacaksınız. Yağmurlu havalarda gözlük kullanmak sorunlara neden olabilir. Islanan gözlük canımızı silmeye çalışabilirken dikkatiniz dağılabileceği gibi; gözlük camının üzerinde biriken yağmur damlaları görüş alanını daraltacaktır. Yine pantalon olarak nefes alabilen ve nemi dışarı hızlı atan kumaşlardan üretilmiş kıyafetleri tercih etmek sizi daha konforlu kılacaktır. Ayrıca bot olarak gore-tex kumaştan üretilmiş botları tercih edebilirsiniz. Şehir içinde ve kış şartlarında asla ve asla spd pedal önermiyoruz. Pedalınızı kasetli tip veya Shimano PD-M324 gibi çift taraflı bir model seçmenizi önemle öneririm. Bu sebeple sidi veya shimano spd kilitli ayakkabılara şehir içi kullanımında ihtiyaç duymayacaksınız.
Giyimin önemini anlamak için bir de şu açıdan bakalım. Sabah çıktınız ve hergün olduğu gibi işinize (okulunuza, antremana vs) bisiklet ile gideceksiniz. Hava yağmurlu.. Sürüş güvenliğinizi öncelik olarak ele aldınız ve yola koyuldunuz. Ancak kısa bir süre sonra kıyafetiniz ıslandı, ayakkabılarınızın içine su doldu. Sırılsıklam bir halde devam ettiniz ve işinize (okulunuza) vardınız. Bu durumda işinize güler yüzle başlayabilmek ve sağlıklı olarak çalışabilmeniz için tepeden tırnağa değişmek durumdasınız. Eğer iş yerinde bir dolabınız varsa ve tüm kıyafet ve ayakkabınızı değiştirebiliyorsanız, sizin için sorun olmayacak diyebiliriz. Ama kaç kişi bu lükse sahip olacaktır bir düşünün ?
Su birikintilerinin içinde ve altında ne olduğunu bilemeyebilirsiniz. Dibini göremediğiniz su birikintilerinden geçmeyiniz ! Geçmek zorunda iseniz; bisikletinizi elinize alarak geçmenizi öneririm.

Genel olarak özetlersek; yağmurlu havalarda yol ve sürüş güvenliği ilk önceliğimiz olacaktır. İkinci önceliğimiz giyim olacaktır.
b) Kar ve Sulu Sepken altında bisiklet kullanımı :
Kar kaplı zeminde bisiklet kullanımı son derece dikkat ister. Yağmurdaki şartlar burada da geçerlidir. Zira zemin kaygan, görüş mesafesi dardır. Görünürlüğünüzü ve yol güvenliğinizi birincil önceliğiniz olarak almanızda büyük yarar vardır. Bir farkla kar kaplı zemin ıslak zemine göre daha kaygandır. Bu sebeple düşme riskiniz çok daha fazladır. Yavaş sürüş kadar araçlardan mümkün olduğu kadar uzakta sürmeniz gerecektir. Düşmeniz durumunda arkadan gelecek bir aracın sizi fark etmesi çok daha zordur.
Kauçuk oranı daha yüksek ve daha dişli kış lastikleri tercih etmelisiniz. Kıyafet olarak karlı havaya uygun outdoor ürünlerini tercih edebilirsiniz. Bu kez parmaksız eldiven yerine mutlaka kışlık eldiven ve balaklava tercih edebilirsiniz. Kolsuz termal içlikler yerine tam kollu ve altlıklı takım termal içlikler kullanabilirsiniz. Kafa derisi vücudun diğer bölgeleri gibi ısı izolasyonu sağlayacak yapıda değildir. En fazla ısı kaybını neredeyse %50 gibi başımızdan kaybederiz. Bu sebeple kask altında balaklava veya bere kullanılmalıyız.
Karlı zeminde bisiklet kullanırken düşmeye her an hazırlık olmayı unutmayınız !

c) Tipi ve Kuvvetli Rüzgarda bisiklet kullanımı :
Yanıtı en kolay durum, Tipi ve kuvvetli rüzgarda bisiklet kullanımıdır. Bu şartlarda bisiklet kullanımı büyük riskler taşır ve neredeyse imkansızdır. Tipi halinde görüş mesafeniz sıfırdır. Kuvvetli rüzgarda diğer araçlara göre hafif olan bisikletinizin yolda ve düzgün bir hatta kalması imkansızdır. Bu durumda ya düşersiniz ya da rüzgar yönüne doğru sürüklenirsiniz ve dengenizi sağlayamazsınız. Eskilerin dediği gibi denendi ve kanıtlandı ! Akrobat değilseniz tipi ve kuvvetli rüzgarda bisiklet kullanmayınız.
Konu dışı : Yağışlı havalarda kullanımda 100 KM nin altında örneğin 50 KM de bir bisikletinizin bakımını yapmanız gerekebilir. Zincir ve dişlilerinizi ve de fren tertibatınızı (disklerinizi) temiz tutmaya çalışınız
Hepimize iyi pedallamalar dilerim.