Friday, 15 January 2016

Dalgalar (Waves)












Bugün biraz dalgalardan (Waves) bahsetmek istiyorum. Dalga nedir? Dalga, üzerine yüklenmiş bir veriyi, enerjiyi taşıyan titreşimdir. Yine fiziksel detaylarına çok girmeden anlatmayı tercih edeceğim. Örnek verecek olursak; ses dalgaları, üzerine yüklenmiş ses verisini taşırlar. Konuştuğumuzda, şarkı söylediğimizde ya da ıslık çaldığımızda; oluşan ses dalgaları titreşerek bu ses verisini karşımızdaki kişiye ulaştırır. Bu sesin anlamlı olabilmesi (üretilip-taşınıp-anlaşılması) için birkaç gerekliliğe ihtiyaç vardır. Öncelikle sesi üretebilen ses tellerine, ses titreşimlerini taşıyan havaya , duyabilen kulaklara ve ses verisini işleyip anlayabilecek bir beyine. Bu açıklama, fark ettiğiniz üzere ironiktir.
Buradan bazı sonuçlara ulaşıyoruz. Sesi üreten bir güç kaynağının olması gerektiğine; dalgaların taşınabilmesi için moleküler (gaz ya da katı) bir ortamın (uzayın) bulunması gerekliliğine ve ancak ulaştığı hedefte işlenebilmesi durumunda anlam ifade edebileceği sonucuna hızlıca ulaşmış olduk. Örneğin havanın olmadığı dış uzayda ses dalgalarının hareket edemediğini (yayılamadığını) sanırım hepimiz biliyoruz. Atmosferin içinde bulunan moleküller sayesinde, molekülden moleküle titreşimlerin iletildiğini de sanırım yine hepimiz lise yıllarımızdan biliyoruz.

Dalgalar tek tip değildir. Ses yalnızca bir tipidir. Bunun dışında maddesel (ip gibi), sıvı (örneğin su) dalgalarına mekanik dalgalar denir. Bunun dışında elektromanyetik dalgalar vardır. Örneğin radyo dalgaları, mikrodalgalar, kızılötesi (infrared), görünen tayf içindeki ışık dalgaları, morötesi (ultraviolet), X ışınları ve gamma ışınları vs. gibi. 

Yahu bunları ne diye anlatıyorsun diyenleri duyar gibiyim. Tekrar lise yıllarınızı yad edesiniz diye anlatmıyorum efendim. Anlatmak istediğim bir konu var; fakat bu temel bilgileri hatırlamadan anlaşılmasının pek mümkün olmadığını düşündüğümden anlatıyorum. Doğrudan her partikülün bir dalga boyu ve titreşime sahip olduğunu ve dolayısıyla insan bedeni ve beyninin dalga boyu ve frekansının olduğunu söylemem yeterli olur muydu? dalga nedir, dalga boyu nedir, frekans nedir gibi detay sorular olacağı gibi; bu durum deneysel olarak kanıtlanmış bir bilgi midir ya da bunun olup olmaması neyi değiştirir; pratik hayatımdaki rolü nedir gibi birçok sorunun oluşmasına neden olurdum. Ki şu anda bu sorulara neden olmuş durumdayım..

Peki, o halde doğrudan konuya girelim. Evrende bulunan her cismin aynı zamanda bir dalga (titreşim) ürettiğini söyleyerek başlayalım. Örneğin evinizdeki yemek masasının yapısındaki atomlar nedeniyle bir titreşime sahip olduğunu ve uzaya titreşimler saldığını biliyor musunuz? Yani masanız evrenle iletişim halindedir. Öncelikle var olduğunu, sonra nerede olduğunu titreşimler sayesinde anlatmaktadır. Masanız hidrojen, oksijen ve karbondan meydana gelmiştir. Karbonun ürettiği dalga boyu 0.40 ile 1.0 nm (nanometre) arasındadır. Frekansı (titreşimi) ise 250000MHz - 600000MHz aralığındadır. Oksijenin frekansı ise 33892MHz - 67784MHz aralığındadır vs vs. Örneğin bitkilerin bizi bildiğini, hava tahmini yapabildiğini, yanında durduruğumuzu anlayabildiğini ve hatta üzerimizdeki giyisinin rengini bildiklerini biliyor muydunuz? İspanya'da bir grup araştırmacı avrupa araştırma projesi kapsamında bitkilerle konuşma (Talking to plants) üzerine bir araştırmayı sürdürmekteler. Bitkilerin birbirleriyle elektrik sinyalleri ile konuştuklarını tespit etmiş durumdalar. Ayrıca bitkilerin hava durumu hakkında kapsamlı bilgiye sahip olduklarını da belirlediler. Biyoloji uzmanı Stefano Mancuso, bitkilerin yerçekim alanı, elektrik alanlarını ve kimyasal değişim miktarı gibi çok geniş bilgiye sahip olduklarını tespit ettiklerini söylüyor. Bu verileri topraktan ve havadan aldıkları titreşimler sayesinde belirleyip analiz edebildiklerini belirlediklerini ifade ediyor. 

Yine fazla teknik detaya girdik ama bu bilgileri paylaşmakta fayda olduğunu düşünüyorum. (daha detayına girmek isteyenler periyodik tablonun frekans ve dalga boyu tablolarına bakabilirler.) Atomların neden ve nasıl frekans (titreşim) ürettikleri konusu fazlaca teknik olduğundan; gündelik dile tercüme etmenin zorluğu nedeniyle bu detaya girmeyeceğim. Fakat bilinmesi gereken, evrendeki herşeyin atomlardan meydana geldiği ve tüm cisimlerin (maddenin) bir frekans (titreşim) ve dalga boyuna sahip olduğudur. Bunu böyle söylemekle beraber, detay hesaplarına girmeden konsept olarak şu bilgiyi paylaşmakta yarar var. Bilimsel gerçeklik; evrenin %5'inden daha azı atomlardan oluşmaktadır. Geriye kalan %95lik kısmının ise karanlık enerji veya karanlık madde (dark energy/dark matter) denilen ve henüz tespit edemediğimiz bir enerji veya madde türünden oluştuğunu biliyoruz. (Eğer evrenin tamamı atomlardan oluşmuş olsaydı; geriye boşluk bırakmayacak derecede dolu olması gerekirdi. Evrenin tamamı tıpkı bir kumaş gibi ya da bardağın içindeki su gibi olmalıydı.. fakat durum bundan farklıdır.)

Şimdi ise beden ve beynimizin hangi dalgaları ürettiklerine bakalım. Uyurken/bilinçsiz durumdayken 0.5-4 Hz frekansında delta, hayal kurarken 4-8 Hz frekansında theta, sakin durumdayken 8-12 Hz alfa, bir konuya odaklandığımızda 12-35 Hz beta ve en üst beyin aktivitesinde ise 35 Hz üzerinde gamma dalgaları üretiriz. En huzurlu durumda yani doğadayken veya sevdiğimiz birinin yanındayken, dünyanın ürettiği frekansa eşit frekans üretiriz (7.83 Hz). Bu eşitleme araştırması Prof. W.O.Schumann tarafından Münih Üniversitesinde 1950'li yıllarda yapılmıştır. Daha sonra Dr. Herbert König bu araştırmayı daha ileriye taşıyarak; insan mutluluğunun bu frekansa bağlı olduğunu göstermiştir. Bu frekansın yükselmesinin, insan üzerinde stress'e neden olduğunu göstermeye çalışmıştır.

Bu araştırma, fiziğin kanıtlarını pekiştirme niteliğindedir. Buradan varılacak sonuçlar tek değildir. İnsanın huzurlu ve mutlu olduğu frekansı ve nedenini gösterirken aynı zamanda insan beyninin ürettiği frekansları da incelemiştir. İnsan beyninin frekans üretmesi şu anlama gelir. Düşüncelerimizi ve duygularımızı konuşmadan, beyin dalgalarımız ile uzaya yollamaktayız. En başta konuşulanı duyan kulak ve bunu anlayan beyinin ironisinden bahsederken; bu noktaya da atıfta bulunmayı hedeflemiştim. Eğer her insan beyin dalgaları ile duygu ve düşüncelerini iletiyorsa; geriye yalnızca bu titreşimleri (dalgaları) duyup anlayabilecek beyinlerin geliştirilmesi kalıyor. Bilindiği üzere dünyada yaşayan telepatlar vardır. Bu kişiler, sizin duygularınızı hisseder ve düşünce titreşimlerinizi algılarlar. Genelde 6. his olarak tarif edilmeye çalışılan şey budur. 

Meksika dağ köylerinde yaşayan yerlilerin bir inançları vardır. Eğer iki insan birbirini severse aralarında görünmez telciklerden bir bağ oluşur. Sevgi yaşadığı sürece, birlikte ya da ayrı olsalar dahi bu telcikler sayesinde birbirlerini hissederler. Özledikçe daha çok hissederler. Yapılan bilimsel araştırmalar, bu çok eski inanışın doğruluğunu da kanıtlamaktadır.


Günün birinde, aklınızda size ait olmayan sesler ve hisler duymaya başlarsanız; hemen endişe etmeyin. Belki bir adım daha gelişmişsiniz ve size iletilen titreşimleri (mesajları) deşifre edip anlamaya başlamış olabilirsiniz ya da belki şizofren başlangıcıdır kim bilir..



No comments:

Post a Comment