Monday, 28 March 2016

Acısıyla baş eden adam - IV

Yazının içinde seçtiğim fotoğrafların bir fikir verdiğini umuyorum. Toplumsal yapının, bireyin kişiliğini, davranışlarını, algısını, ön yargısı, uyumu, yaşama biçimi, düşünce şekli, inançları gibi bireyi tanımlayan tüm öğrenilmiş özelliklerini biçimlendirdiğini anlıyoruz.  Buna örnek vermek gerekirse, insanları genelde ulusları, bölgeleri ve hatta ilçeleri ya da köyleri ile tanımlarız. Onlar da kendilerini yaşadıkları bölge ile tanımlarlar. Avrupalı, Orta Doğulu, Uzak doğulu ifadelerinin, bazı ülke ya da gruplarda farklı olsa dahi ortak bir algısı vardır. Sizce bir Japon ya da Çinli nasıl biridir denildiğinde, insanların orada hiç yaşamış ya da bir Çinliyle hiç tanışmamış olmasına karşın tanımlama yaptıklarını görürsünüz. Örneğin, İngilizlerin günümüzde bir çoğunun Venedik'i ziyaret etmemiş olmalarına karşın Vedenik ile ilgili toplumsal bir algıları vardır. Venedik, hayat kadınlarının en yoğun olduğu ve para karşılığı kolaylıkla seks yaşayabilecekleri ve aynı zamanda çok kirli bir şehirdir. Yine bir İngiliz için Fransız, Fransız için bir İngiliz'in sevimsiz bir algısı vardır. Fransızları tanımadıkları halde kolayca aşağılayabilirler. Bu ve benzeri örnekler o kadar çoktur ki burada sayarak tamamlamanın imkanı yok. Bunun anlamı, toplumsal ön yargının birey tarafından kanıksanmış, düşünce ve davranışa dönüşmüş halidir. Kendi ülkemizden bilirsiniz ki fıkralara, ata sözlerine kadar varmıştır. Örnek olması bakımından, Kayseri, Karaman, İzmir, Tekirdağ, Karadeniz, Yunanistan vs. Öte yandan, o bölge ya da şehirde doğup, yaşayan insanların ortak özellik gösterdiklerini gözlemleriz. 

Metropollerden bahsettiğimizde gözlenen durumun farklılık gösterdiğini gözlemleriz. Çok farklı şehir, bölge ve ülkelerden gelerek bir araya toplanmış insan kalabalığının insan olma özelliğini daha fazla yitirdiğini gözlemleriz. Kalabalığa uyum sağlamış, birbirini tanımayan, önemsemeyen, değer vermeyen; metropolün kurallarına kendini bırakmış kalabalığı görürüz. Ortak amaç, daha iyi şartlarda,  daha fazla korunarak, daha iyi yerde ve daha sorunsuz yaşamaktır. Detaylara girdiğimizde amaçlar, ortak özellikler elbette bu kadar dar değildir. Örneğin, engelliler için yapılmış bir metro asansörüne binmeye çalışan bir engelliye izin vermeden, önüne geçmeye çalışan; ya da kalabalığın en yoğun olduğu bir ilçede, yere düşmüş, zor durumundaki bir kişiye yardım etmeyi düşünmeden yanından geçip giden insan kalabalığına şahit olursunuz. Kayıt edilen ilk olay 1950 yılında New York'ta yaşanmıştır. Dış ülkelerden ve ülkenin birçok yerinden New York'a daha iyi kazanmak ve yaşamak amacıyla taşınan insanlar, metropolü oluşturmuşlardır. Çok daireli bir apartmanda yaşayan bir kadına bıçaklı bir saldırı gerçekleşir. Kadın tüm gücüyle bağırıp, yardım ister. Kırk kişi olayı görür, fakat hiç biri karışmaz. Yalnızca bir kişi polisi arar. Kadın bıçaklı saldırı sonucu ölmüştür. Polisin yaptığı araştırmada, olaya tanık olanların olduğu ve fakat yardım etmeyi düşünmedikleri kayıt edilir. Yine tanık olsam yine karışmazdım anlayışı hakimdir. Bu benzeri konularda, kimse üzerine alınmayacağı gibi yapılan araştırmalarda bireylerin sorumluluk ya da etik bir eksiklik hissetmedikleri tespit edilmiştir. Sürü psikolojisini daha birçok alanda gözlemlersiniz. Turistik turlar, festivaller, bisiklet turları sürü psikolojisinin en bariz örneklerindendir.

Her birey doğumundan başlayarak öğrendiği edinim ve deneyimleri hafızasında biriktirerek kişiliğine yansıtır. Kişilik, bireyin kendini korumak, savunmak üzere geliştirdiği davranış özelliğidir. Bunun yanı sıra yedi cücelerdeki gibi insanların çekingen, salak, huysuz, mutlu, uykucu, utangaç, meraklı, aceleci, dağınık, dikkatsiz ya da sempatik, sevimli olduklarını gözlemleriz. Bu davranışsal özelliğe neden olan iki fenomen vardır. Birincisi, toplum içinde nasıl hareket etmesini, kendini nasıl kabul ettireceğini öğrenen birey, o karakterin tiyatral özelliğini kendi benliğine giydirir, benimser. İkinci neden ise, kalıtsal özelliklerden yani dna yapısından veya altı yaşına kadar rol model aldığı bireyden gelmektedir. Bireyin bu kalıtsal özellik üzerinde belirleyici bir rolü yoktur. Huysuz ve sinirli birinin kalıtsal özelliğinden ya da rol modelinden gelmekte olduğu tespit edilmiştir. Başka bir deyişle, ya temporal lob'dan kaynaklanan bir durumdur ya da rol model etkisidir. Sempatik, sevimli, güleç yüzlü insanların sağlıklı ve iyi birer birey olduklarını sanmamıza karşın gündelik yaşamlarında istatistiksel olarak bu verinin çok doğru olmağını aksine farklı karakter özellikleri gösterdiklerini izleriz. Sempatik, sevimli, güleç yüzlü, sıcak kanlı davranmalarının temel nedeni, kendilerini toplum içinde kabul ettirebilmek için seçtikleri rol ya da başka bir deyişle büründükleri karakterin tiyatral özelliğinin sergilenmesidir.

Yaşamınızda biriktirdiğiniz korkulara dikkat ediniz kişiliğinizi oluştururlar. Gerektiğinde profesyonel psikolojik destek almak utanılacak bir şey değildir. Yalnızca sağlıklı bireyler mutlu yaşarlar.

Öte yandan toplum içinde daha çok insan olarak kalmaya özen gösterin. Farkındalığınızı arttırın. Her zaman yapamasanız da, bazen sürüden ayrılın. Yalnız olmak, kendi kişilik ve kalıtsal özelliklerinizi anlamanıza; sürü içinde hangi rolün kostümünü giydiğinizi fark etmenize yardım eder. Her insan ölmek üzereyken, farkında olmadan en çok insan olamamış olmaktan yakınır.

Bilimle kalın, aydınlık yaşayın.

Ek olarak aşağıda bırakacağım linklerden dissosiyatif bozukluklar hakkında bilgi toplayabilirsiniz.
http://www.psikolojik.gen.tr/kisilik-bolunmesi.html
https://tr.wikipedia.org/wiki/Dissosiyatif_bozukluklar

** Unutulmamalıdır ki verilen örnekler yalnızca bilgi amaçlıdır. Kişi veya kurumlara bağlanamaz.

No comments:

Post a Comment