Thursday, 22 December 2016

Söyleşiler




Zero Degrees of Empathy - Professor Simon Baron Cohen
https://www.youtube.com/watch?v=Aq_nCTGSfWE

The erosion of empathy | Simon Baron Cohen |
https://www.youtube.com/watch?v=nXcU8x_xK18&t=45s

I am
A documentary film on corporate psychopathy by Misha Votruba and narrated by Peter Coyote
http://www.fisheadmovie.com/watch1
http://www.fisheadmovie.com/watch2

§
Yaşanılan travmalara dair hafızamız nasıl çalışır? Örneğin ihanete uğrayan kişi, ilişkisini sürdürebilir mi?

Eğer biri size ihanet etmişse, ne kadar değiştiğinin veya ne kadar pişman olduğunun bir önemi yoktur. Çünkü öznelde konu sizin duygu ve algı durumunuzdur. Karşınızdaki kişinin değişimi, pişmanlığı sizin ona tekrar güvenerek, ilk başta yüreğinizi açtığınız gibi açmanızı sağlamayacaktır.

§
Pişmanlık duyması durumunda ilişki sürdürülemez mi? Tekrar denenebilir mi?

Hayır. Aynı bireyle ilişkiniz hiçbir seviyede sağlıklı olamaz. Hippocampus bizim hafıza merkezimizdir. Renk, koku, manzara, bir kelime vs tekrar aynı verilerin ve dolayısıyla aynı duygu durumun, güvensizliğin tetiklenmesine neden olur. Önceki veriler silinmez. Katman olarak üzerine yeni veriler kayıt edilir.

Şöyle izah edeyim. İnsan hafızası dinamiktir. Limbic sistem içerisinde çeşitli nokta ve katmanlara kayıt yapılır. Tetikleyici etkenler verinin aktif hafızaya çağrılmasını sağlar. Amigdala, durum değerlendirmesi yaparak motor sisteminizi etkiler. Endişe, korku, tehlike vs. Daha önce deneyimlediğiniz olumsuz durum ve duygulardan beyin ve beden kendini korumak ister. Öte yandan bir dinamik daha vardır. İnsan, değişime direnç gösterir. Ne kadar pişmanlık duysa da, sebebi sizden ayrıldıktan sonra büyük olasılıkla tatmin edici bir düzen oluşturamamasına bağlıdır ve sizde tatmin eşiğini aştığı andan itibaren daha önce ne yapıyor, nasıl yaşamaya alışmışsa aynı şekilde yaşamaya devam etmek ister. Bu da ihanetin bir süre sonra tekrarlanacağını anlatır. Sonuç olarak sistemin çalışması dinamik ancak yalındır. Çok ender birey gelişimini tamamlayıcı değişim gösterir ki bu da bireyin etik anlayışı, gelişmeye istekliliği, akıl-zeka kapasitesi gibi birçok nedene bağlıdır. Yanlış anlaşılmasın; insan genelde değişime kapalıdır anlamı çıkmasın. Örneğin suyun 1 atmosfer basınçta kaynaması için 5-6 dakikalık bir zamana ihtiyaç vardır. İnsanın, değişime direnç göstermesine karşın değişmesi için ortalama 70-75 yıla ihtiyacı vardır. Halk diliyle ancak kafasına dank eder diyelim. Yukarıda ender olarak tarif ettiğim gelişime açık birey, tüm hayatı boyunca bu süreci sürdürür.

§
Diğer bir soru ise, 80'li yaşlarında halen inatçı olan ve değişime direnç gösteren insanlara yönelik. Evet doğrudur. Böyle insanlar da mevcuttur. Bronnie Ware'in yaptığı çalışma benzeri çalışmalar daha önce de yapılmıştır. Günümüzde daha gelişmiş teknikler ile beyin taramaları ve davranış modelleri üzerine çalışmalar sürmektedir. Davranış modellerinin ortaya koyduğu bilimsel gerçekler, nöron aktivitelerimizin sağlıklı davranışlar ile sonuçlanabilmesinin, sinaps ağının sağlıklı çalışmasına bağlı olduğudur. Dolayısıyla örneğin frontal loba erişimi zayıf olan bireylerin algılama ve empati kurma yeteneklerinin de zayıf olduğunu gösterir. Böyle bir bireyin uysal, akılcı,  empatik veya kibar olmasını bekleyemeyiz. Tersine, aksi, kaba, kolay sinirlenen, inatçı ve daha bencil davranışlar göstermesini bekleyebiliriz. Sonuç olarak sağlıklı beyin gelişimine sahip olmayan veya bir travma sonrası hasar almış bireylerin kişisel gelişim göstermesini beklemek akılcı olmayacaktır. Fakat yine de ölüme yakın olduklarında ki bunu bilmeseler de davranışlarının değiştiği ve pişmanlıklar yaşadıkları gözlemlenmiştir.




§
Affetmek mümkün değil midir?
Affetmeyi nereye koyacağız o zaman?

Affetme, gelişme seviyesini yükseltmiş sağlıklı bireylerin olgun sosyal davranışıdır. Ancak, ihanet konusuna geri dönecek olursak; affetmek, ilişkinin sağlıklı bir temelde kurulmasını sağlamayacaktır. Aksine, ihanete uğrayan birey ilk başta izah ettiğim gibi yeni bir travmaya kapı aralayacaktır. Kendini riske atacaktır. Affetme sonucu iletişim ve ilişkinin yeniden sağlıklı bir temele oturtulabilmesi için her iki bireyin de insani gelişimini tamamlamış veya en azından yakın olgunlukta olması gerekir. Çocuğunuzun sizi üzmesi sonrası onu affetmeniz gibi algılanması doğru değildir.

§
İnsan hata yapmaz mı?

Hata, ya bilinçsizce ya da yeterli bilginin olmadığı bir konuda yapılır. Birey tekrar düşündüğünde, hatasını algıladığında bundan utanç duyar ve düzeltme yolu arar. Hatayı yapan bireyin duygu durumu buradaki kilit noktadır. Utanç ve pişmanlık içinde özür dilemek ve çözüm yolları aramak ile mecburen özür dilemek zorunda kalmak arasında fark vardır.

Eğer hata bilinçli olarak yapılmışsa ve tekrar eden bir eylemse özür dilenmesinin ardında bir çıkar aranabilir ki büyük ihtimalle öyledir. Bu noktada bir pişmanlıktan söz edilemez; daha çok pişmanlık rolü sergilenmesi ile gizli bir amaca ulaşılmak istendiği düşünülebilir. Yırtıcı bireylerin pişmanlık duymaları teknik olarak mümkün değildir.


Prof. Dr. Robert Hare -  Vicdansızlar
"Psikopatlar, insanları büyüleyen, onları kendi istedikleri şekilde yöneten, yaşamda acımasızca kendilerine bir yol açan ve bunu yaparken de, arkalarında kırık kalpler, yıkılmış beklentiler ve boşalmış cüzdanlardan oluşan geniş bir iz bırakan toplumsal yırtıcılardır. Vicdandan tamamen yoksun olan ve başkalarına karşı hiçbir şey hissetmeyen psikopatlar, bencilce istediklerini alır, canlarının istediğini yapar, bu arada en ufak bir suçluluk ya da pişmanlık duymaksızın toplumsal kuralları çiğner ve beklentileri umursamazlar. Dehşete düşen kurban umutsuzluk içinde sorar "Bu insanlar kimler?" "Neden böyleler?" "Kendimizi onlardan nasıl koruyabiliriz?" Bu ve benzeri sorular, yüzyılı aşkın bir süredir klinik tasarımların ve deneysel araştırmaların -ve çeyrek yüzyıldır da kendi çalışmalarımın- odak noktası olmasına karşın, psikopatın ölümcül gizemi özellikle son birkaç on yıldır açığa çıkmaya başlamıştır."

Daha fazla teknik bilgi için "bir psikopatı tanımak" başlıklı makaleye göz atabilirsiniz.


§
Boşvermek ile affetmek aynı mıdır?

Hayır değildir. Affetme, karşınızdaki bireyin benzer hataları veya kırıcı davranışları tekrar etmeyeceğine olan inançla onu kabullenmektir. Yeni bir şans vermektir. Oysa boş verme, karşınızdaki bireyin olumlu yönde bir değişim ve gelişim göstermeyeceğine olan inançla aklınızda taşımaktan vazgeçme, ondan uzaklaşma halidir. Bazen bu durum bir ön yargıdır bazense akılcı kanıtlara dayanır. Sağlıklı olanı, ön yargıdan uzak kalmaya çalışmaktır.

§
Sevgimizi içimizde yaşatmak mıdır doğru olan?

Hayır dostum. Sevgi duygusu, içte yaşanacak bir duygu durum değildir. Açığa vurulmadıkça ve davranışlarınıza yansımadıkça sevgi duygusunu içinizde yaşatmanın bir anlamı yoktur. Tıpkı, ben gönlü bol,  zengin biriyim deyip pintilik yapmak gibidir. Söz ve eylem uyumlu olduğunda değerli ve anlamlıdır. Eylem ve davranışa yansıtılmadığı sürece, birisi için sevgi duygusunu içinizde yaşattığınızı iddia etmek anlamsızdır. Teknik açıdan bakıldığında ise; eğer süreklilik gösteren bir durum ise; bu ifade gerçek dışıdır ve bu tip söylemlerin kişisel bir takım çıkarlar için kullanıldığı düşünülebilir.

§

O bana çok değer veriyor ama bunu gösteremiyor?

Bakınız, böyle bir şey olmaz. İnsan, aslında çok karmaşık bir organizma değildir. Verilen değer, davranışlara ve sözlere yansır. Bu kadar basittir. Hiç kimse verdiği değeri filtre ederek hareket edemez. Bu hem çok yorucu olurdu hem de sürekliliği mümkün olmazdı. İnanmayın!
Bireylerin, keyifleri yerinde olduklarında veya var olan durum ya da çıkarı yitirmemek için inandırıcı bir role bürünerek, karşılarındaki bireye değer verdiklerini ifade etmeleri sıkça rastlanan bir durum olmakla birlikte temele inildiğinde politik bir davranış modeli olduğu tespit edilir. Gerçekte ise, diğer bireyi kullanma amacı gütmektedirler. Diğer zamanlarda sıklıkla kötü ve kırıcı davranışlar sergiliyorlarsa; açıklanan yaklaşımı temel almak gerekir. Aksi durumlar olabilir. Genelde iyi ve olumlu davranışlar sergileyen bir birey; üzerindeki stres nedeniyle ender olarak olumsuz davranışlar sergiliyorsa; bu durumu süreklilik arz eden bir davranış bozukluğu olarak değerlendirmek yerinde olmayacaktır.

§
Sizce platonik aşk yok mudur?

Doğrudur. Tanımlamadan da anlaşılacağı gibi platonik, gerçekte var olmayan, hayali demektir. O halde platonik sevme diye bir duygu durum yoktur. Gerçek dışıdır. Ancak hayali tutkular olabilir. Tutku, tabiatı itibariyle gerçek dışılığa bağlanmayı ifade etmesi nedeniyle takıntılara yani obsesif kompülsif bozukluklara benzetilebilir.

§

Ayrılmış olmama rağmen, hayatıma girmesine izin verdiğim kadına 1,5 yıldır her gün küfrediyorum. Bana yaptıklarını hazmedemiyorum.

Duygu durumunuzu anlıyorum. Bireylerin yaşamlarına aldıkları psikopat veya narsistlerin yıkıcı etkileri derin izler bırakır. Ancak çözümsüz değildir. Psikiyatri desteği almanızı öneririm. Psikopatların veya narsistlerin yalnızca erkekler olarak sınırlandırılması yanlış bir ön yargıdır. Aksine kadın bireyler arasında kişilik bozuklukların, erkeklere oranla daha fazla rastlandığı istatistiksel bir gerçektir. Psikopati veya Narsist kişilik bozuklukların tespiti ancak konu hakkında özel eğitim almış uzman psikiyatrlar tarafından yapılabilir. Bununla birlikte, sizin karşılaştığınız durum özetle şudur: Aslında var olmayan bir kişiliğe, bir kişilik değeri yükleyerek ve anlamlandırarak aşık olmuşsunuz. Diğer bir deyişle hayali bir kişiliğe ancak yırtıcı bir kişiye bağlanmışsınız. Bunun sonucunda, hem hayal kırıklığına uğramanız hem de maddi-manevi zararlar görmüş olmanız, sizin üzerinizde travmatik sonuçlar bırakmış olabilir. Kendinize kızabilir veya diğer bireye sürekli küfrediyor olabilirsiniz. Ancak başta ifade ettiğim gibi, tekrar sağlığınıza kavuşmanız için uzman psikiyatr'dan psikolojik tedavi almanızı öneririm.

§
Bu insanlar neden böyleler?

Prof Dr. Robert Hare psikopatlar üzerine on yıllarını vermiş dünya üzerindeki en uzman kişidir. Bu konuda kendisinden çok bilgi ediniyoruz; fakat Türkçe yayımlanmış tek bir kitabı olduğu için İngilizce kaynaklara başvurmak gerekiyor. 

Öncelikle sistemin açıklarını ve insanların iyiliğini kendi çıkarları için kullandıklarını söyleyebiliriz. Patolojik yalancılar olmaları ve yalan söyleme konusunda ciddi bir uzmanlığa doğal olarak sahip olmalarını sayabiliriz. Aşk, sevgi, iyilik, empati gibi hiç bir olumlu duyguyu hissedememelerini ekleyebiliriz. Çoğunlukla insanların davranışlarını ve mimiklerini izlerler. Ezberledikleri bu insani gibi görünen mimik ve davranışları, ses tonları, konuları taklit ederler. Taklit becerileri de, yalan konusundaki becerileri gibi doğuştan gelen doğal yeteneklerindendir. Duygu hissedememe veya duyguları anlayamama hali, doğal yetenekleri ile birleştiğinde tam bir yırtıcıya-yok ediciye dönüşüyorlar. Avlarında aradıkları özellikleri iki maddeye ayrılıyor. Onların hissedemedikleri duyguları hissedenleri çökertmeye yönelik davranışları ve anlık - günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bireyleri seçmeleri şeklinde beliriyor. Bu ihtiyaçlar gıda-giyisiden, eğlence ve sekse kadar ve oradan güçlü hissetme haline kadar uzanıyor. Fakat kısa vadeli düşünüp, plan yapabildikleri için orta - uzun vadeli konuları anlamalarına olanakları yoktur. Bu ve benzeri detayları oldukça çeşitli olarak Robert Hare'in çalışmalarında mevcuttur.

Ayrıca, neden böyle olduklarını açıklayan nörolojik çalışmalar da yapılmıştır. Kısaca özetlersek; yeterli beyin gelişimine sahip olmamaları ve sinaps network'ünün gelişimine engel olan embriyo dönemidir diyebiliriz.

Son Söz

Thomas Sheridan'nın ifadesiyle tamamlayalım. Psikopatların çağı artık geçmiştir. Toplum bilinçlendirildikçe psikopatlar, rol davranışları, sürekli değiştirdikleri isimleriyle artık saklanamayacaklar. Topluma, insanlara daha fazla zarar veremeyeceklerdir.



Bazı Referenslar

Mapping the structural organization of the brain in conduct disorderhttp://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/jcpp.12581/epdf

Surface-based morphometry reveals the neuroanatomical basis of the five-factor model of personality(Oxford Academic)
https://academic.oup.com/scan/article/doi/10.1093/scan/nsw175/2952683/Surface-based-morphometry-reveals-the
Personality traits linked to differences in brain structurehttps://t.co/KK1Y44O3IF

The Psychopathic Corporation -- A Clinical Diagnosis (PCLR), by Dr. Robert Hare
https://www.youtube.com/watch?v=lmUXp_zE14E

The power of empathy: Helen Riess

The most important lesson from 83,000 brain scans | Daniel Amen |
https://www.youtube.com/watch?v=esPRsT-lmw8

What Is Psychopathy? A Leading Expert Explains..
https://www.youtube.com/watch?v=59wkcomLeSk

Inside Cornell: Analyzing the words of psychopaths
https://www.youtube.com/watch?v=6vF5PtdiiCo&t=246s

Thomas Sheridan - Consciousness Parasites and Psychopathic Society
https://www.youtube.com/watch?v=_I87hC8dcVU

Why do some people become psychopaths? (30 Jan 2014)
https://www.youtube.com/watch?v=4yB_syUDbjs

Welcome to "Without Conscience"
Robert Hare's Web Site devoted to the study of Psychopathy
http://www.hare.org/



No comments:

Post a Comment