Sunday 18 December 2016

Fizik Sohbetleri VII - Işık

Bugün ışık ile ilgili sohbetimizde hem fizik açısından hem de felsefi açıdan konuyu tartışmak istiyorum.

Biz insanların ışık olarak tarif ettiği şey, elektromanyetik tayfın (spektrum) EMS küçük bir bölgesidir. Gözlerimizdeki fotoreseptörlerin koni (cone cell) ve çubuk (rod cell) hücreler sayesinde algılanabilen 400nm (nanometre) ile 700nm aralığındaki kısmıdır. Bitkiler, hayvanlar ve böcekler vs tarafından farklı bölgeler de algılanabilmektedir. Örnek vermek gerekirse; güneş batarken 750 - 800nm ye kadar kızıl ışınlarını bitkiler görüp, algılayabilirken; bizler göremeyiz.


Renklerin oluşma ve algılanma nedenleri ise Kuantum fiziğin moleküler yapılar ve kuantum kromodinamiği alanlarında açıklanmıştır. Yukarıdaki şekilde gösterildiği gibi yaprağı yeşil olarak görmemizin nedeni, yaprağın moleküler yapısının yeşil ışığı tutmasına veya absorbe etmesine bağlıdır. Yaprağın moleküler dizilimi değiştiğinde tutabildiği ışık tayfı da değişiklik gösterir ki sonbaharda yaprakların sararması, kızıla boyanmasının nedeni budur. Başka bir deyişle, cismin moleküler yapısı hangi ışık tayfını absorbe edeceğini belirler. Örneğin havuç, muz, elma, metaller, taşlar vs.

Öte yandan başta ifade etmeye çalıştığım gibi ışın tayfı (elektromanyetik spektrum) bugünün teknolojisi ile tespit edebildiğimiz kadarıyla gama ışınlarından, uzun dalga boylarına kadar uzanır. 

Konuya biraz da felsefi açıdan bakacak olursak; şu soruyu soralım "gördüğümüz rengin ve nesnenin ne olduğunu veya gerçekte ne olduğunu nereden biliyoruz?"

Örneğin sonbaharda Bolu yedi göller milli parkında olduğunuzu düşünün.  İnanılmaz bir renk çeşitliliğin görsel hazzını yaşarsınız. Gece olduğunda etrafta hiç bir ışık demeti kalmadığında ve eğer o gece ayda yoksa; görebildiğiniz yalnızca zifiri bir karanlıktır. Görme fonksiyonu veya ışık tayfı veya daha teknik bakacak olursak görme hücrelerinizin sınırına dayanmışsınızdır. O halde şu yanıtı üretmek sanırım doğru olurdu. Hayatı, renkleri ve nesneleri tanımlayabilme yeteneklerimiz gözümüz, görme hücrelerimiz ile nöronlar sayesinde beynimizin arka bölümünde yer alan görme korteksidir (visual cortex). Şimdi ikinci soruyu soralım. "eğer durum böyleyse, gördüğünüz şeylerin ne olduğunu nereden biliyorsunuz?" Bu sorunun yanıtı ise; çocukluğumuzdan itibaren bizlere öğretilen ve hafızalarımızda tuttuğumuz bilgilerdir. Gördüklerimizi, o bilgilerle karşılaştırarak tanımlarız. 

Ve işte son soru. "o halde, acaba bu bilgilerin ilk atalarımızdan bizlere miras kaldığını söyleyebilir miyiz? Ve eğer durum böyle ise; acaba onlar ne kadar sağlıklı görebilmiş ve tanımlamış olabilirler?"

Şöyle yardımcı olayım. Acaba ilk atalarımızın talamusulu bugün bizimkiyle aynı seviyede mi çalışıyordu? Ya da uzun dalga boyuna duyarlı olsaydık gördüklerimiz Dali'nin tablolarındaki nesneler gibi mi olurdu? O halde gerçeklik dediğimiz şeyi nasıl tanımlardık? 


Bu soruyu yanıtladıktan sonra sanırım daha fazla soru soracaksınız...

Keyifli pazarlar.

No comments:

Post a Comment