Saturday, 17 September 2016

Dostluk, arkadaşlık ve iletişim


Kulağa garip gelecek ama dostluk kavramı tek yönlü işleyen bir fenomen. İki kişi birbirinin dostu olamıyor. Kavramın kendisinden kaynaklanan algısal beklenti, iki bireyin birbirlerini dinlemeleri, anlamaları ve karşılıklı destek ve yardımlaşmaları olsa dahi; aslında bu akış tek yönlü. Yani bireylerden biri diğerini dinleyip, gereği durumunda yardıma hazır olabilirken; diğeri yalnızca alan konumunda olabiliyor. Bu nedenle, eğer dostunuz olarak kabul ettiğiniz birine belki de uzun yıllar destek olmuş olmanıza karşın, sizin ihtiyacınız olduğunda yeterince duyarlı olamıyorsa üzülmeyin. Çünkü iki kişinin zihinsel gelişmişlik, bilgelik, empati gücünün aynı seviyede olmasını beklememek gerekiyor. Bu durum ender rastlanabilen küçük bir olasılıktır.

Arkadaşlık kavramı ise, genç yaşlarda sosyalleşme deneyimi iken ilerleyen yaşlarda yalnız var olamayan bireyin kişiliğini tamamlama ihtiyacı. Birey kişiliğini tamamladıkça çevresel, sosyal desteğe olan ihtiyacı azalır. Tipik bir çan eğrisi olarak tarif edebiliriz. Erken yaşlarda sosyalleşme ihtiyacı sürekli artış gösterirken, kişiliği de gelişir. Kişilik gelişimi üst seviyelere ulaştıkça sosyalleşme veya arkadaşa olan ihtiyacı azalmaya başlıyor.

Kişiliğini tamamlamış bireyin iletişimi ise, empati köküne dayanıyor. Toplumsal, sosyal yardımlaşma için arkadaş veya dost olmak gerekmiyor. Doğrudan veya dolaylı olarak yardımlaşma gereksinimini hisseden birey, eğer empatik bir yapıya sahipse yardım etme eğilimi veya sosyalleşme davranışlarında artış gözleniyor ki bu durum da bir çan eğrisi ile tarif ediliyor. Kimi bireylerin empati seviyesi çok düşükken; toplumların ortalama empati seviyesi grafik olarak eğrinin ortalarında toplanmıştır. Toplumdaki ortalamaya göre ender olarak empati seviyesi yüksek insanlar mevcuttur. Örneğin, aç birini gördüğünüzde yemeğinizi paylaşmanız, düşen birini kaldırmaya çalışmanız, acı çeken veya ağlayan birini dinlemeniz, sarılıp, iyi hissetmesini sağlamanız, karşıdan karşıya geçmeye çalışan yaşlı birinin koluna girmeniz; giyisi, kitap gibi eksikleri olan birilerine yardım etmeniz gibidir. Bu insanlarla arkadaş veya dost olmanız beklenmediği halde dostça bir davranış sergilersiniz. Bu davranışın kökeninde yatan, empati seviyenizin tetikleyici etkisidir. Empatik olmayan insanların yalnızca bakıp geçtiklerini görürsünüz ve belki içiniz sızlar. Topluma kızarsınız. Oysa, ne yazık ki empati seviyesi tamamiyle insan beyninin gelişimi ile ilgilidir. Eğitimle ilgili değildir. Öğretilemez. Eğitilemezler. Çünkü yeterli nöronları ve sinapsları mevcut değildir. Temporal aktiviteyi tetiklemenin henüz bir yolu olmadığına göre; yapılabilecek bir şey yoktur. Üzülmeyin.

Oysa bazı bireylerin çiçekler, karıncalar için empati hissettiklerine şahit olursunuz. Hayat ve insan böyle bir şey.


Mutlu kalın ve gülümseyin. Yine de eklemek gereken bir şey var ki; ilginçtir; ölüme yakın veya ölmek üzere olan insan tam seviyeli empatik duruma geçiyor. Pişmanlıkları, tükettiği yaşamına bağlı olarak derinleşiyor. Nasıl oluyor; kimse bilmiyor!

No comments:

Post a Comment