Bugün nispeten herkesin kolaylıkla anlayabileceği bir konudan bahsedeceğim. Çünkü her insan yaşamının bir bölümünde sevgiye açlık hissetmiştir. Bilgiyle donandıkça aklınızın sis tabakasıyla örtülü gerçekleri ve hatta geleceği nasıl görebildiğine şaşırırsınız. Oysa bazen çok basit konuları bile görüp, anlamakta zorlanırız. Sevgi açlığını tanımlamak istediğinizde, hissedip biliyormuş gibi zannetmenize rağmen bir türlü tanımlayamazsınız. Açıklamaya çalışayım.
Örneğin birini sevdiniz fakat elinizde olmayan hatalar ya da inadınız veya bilerek yaptığınız kötü davranışınız yüzünden o kişiyi kaybettiğinizde ya da hayatın sonlu olması nedeniyle yitirdiğinizde; o kişiye karşı duygularınız bitmez. Kimi zaman yıllar boyunca kimi zaman ise ömrünüz boyunca o kişiyi özlersiniz. Farkında olmadan o kişiye benzer birini bulmaya çalışırsınız ama bulamazsınız. Benzediğini düşündüğünüz kişilerin bir yanının eksik olduğunu hissettikçe içinizdeki açlık bitemez. Bakışları, ses tonu, kokusu, öpüşü belki de elinizi tutuşundaki farklılık, daha önemlisi karakteri o kişinin yerini alabilmesini olanaksız kılar. Yine farkında olmadan o sevip yitirdiğiniz kişiyle yaşadıklarınızı tekrar etme eğilimi gösterirsiniz. Evinizi, evinizdeki detayları, belki koltuğunuzu ya da yatağınızı benzetmeye çalışırsınız. Onunla birlikte uyuduğunuz tarafta uyumaya çalışırsınız. Daha önce birlikte yemek yediğiniz, gezdiğiniz yerlerde gezersiniz. Fakat bunların hiç biri o kişiyi size geri getirmeyeceği gibi içinizdeki açlık duygusunu bastıramaz.
Sanırım hissettiniz.. Bu kez nörolojik ve psikolojik teknik detaylarına girmeyeceğim. Fakat bilmelisiniz ki, bu tür bir açlığı doyurmanın yolu yoktur. Elinizde iki olasılık vardır. Birinci olasılık; bunları yaşayacağınızı önceden bilirseniz; sevdiğiniz ve yeri doldurulamayacak kişiyi yitirmemek için elinizden geleni yaparak harika bir ilişki kurabilirsiniz. İyi bir ilişkinin temelini sevgi kadar emek oluşturur. İkinci olasılığınız ise; profesyonel psikolog/psikiyatr desteği almaktır. Aksi halde birçok birey kendi kendilerine bu duygu durumdan çıkış yolu bulamazlar. Arkadaşlarının, ailelerinin desteği ile kısa süreli çıkışlar elde etseler bile; bir süre sonra ya da yalnız kaldıklarında aynı açlığın ve depresyonun geri geldiğine şahit olurlar. Toplumda yanlış bilinen bir şey vardır. Genelde çivi çiviyi söker mantığıyla ayrılık sonrası yeni bir aşkın peşinde koşulur. Oysa bu durum yeni başarısızlığın yaşanmasına ve sorunun derinleşmesine neden olur. Yeri doldurulamayacak kişinin yeri dolmaz. Sonuç olarak kendi başlarına baş etmeleri çok olası değildir.
Aşağıdaki fotoğrafı koymamım nedeni ise; bilinçli bir bireyin sevdiğinin değerini bilerek ve emekle ile ulaşabileceği tatlı yaşamı ifade etmesi içindir.
Sevgiyle kalın.
No comments:
Post a Comment