Wednesday, 30 November 2016

Cehennem



Cehennem tasvriri neredeyse tarih öncesi zamanlardan günümüze ulaşmış bir kavramdır.
Tanımlarına göz atacak olursak Inferno, ge ben hinnom, gehenna, niflheimr, tartaros, hades, hölle, hell gibi isimlerle tasvir edildiğini öğreniriz.

Bir çok kültür ve mitolojide farklı isimlerle anılmış olsa da, anlatım olarak ortak bir tanıma ulaşırız.
Hayatını kötülükle yaşamış olan insanın, ölümünden sonra atılacağı korkunç karanlığın içindeki ateşle dolu yerlerdir. İyi insanlar, sonsuz yaşamlarına geçerlerken, kötüler uzun bir süre acılar içinde kıvranacaklardır.

Konunun kaynakları oldukça çoktur ve çeşitli anlatımlarla dini kitaplardan, mitolojik öykülere; İskandinav efsanelerinden, uzak doğu yazıtlarına, oradan kızılderili hikayelerine ve hatta güney Amerika yerlilerinin masalsı öykülerine kadar uzanır.

Sanıldığı gibi iyi-kötü algısı kültürden kültüre farklılık gösteren, sübjektif bir kavramlar bütünü değildir. Kültürden kültüre iyi insan algısı gibi kötü insan algısı da ortaktır. Örneğin, Hindistan'daki iyi-kötü algısının, Afrika'da, Avrupa ve Amerika'da çok ince nüanslar hariç olmak üzere ortak olduğunu fark ederiz. O nüanslar ise, iyilik kavramının daha genişletilmiş olmasına bağlıdır. Grafikle anlatmak istersek, yaşama adapte edilmiş kavramın , batıda en dar açıdan başlayıp, doğuda koniğin en geniş açısına ulaştığını görürüz. Her ne kadar orta-doğuda fazla ideolojik hale gelmesiyle anlam bozulmasına uğramış olsa da, genel hatlarıyla dünya genelindeki yapı bu şekildedir.

Orta doğuda anlam bozulmasına uğramıştır; çünkü Arapça'da mücadele kökünden gelen cihat (cihad) kelimesinin, cahilliğin eğitimle giderilmesi olarak bilinip, anlaşılmışken; birden savaş-kan-nefret-ölüm gibi anlamlara kaydığı kayıt edilmiştir. Bin Ladin gibi kişilerin kendi amaçlarına dini alet etme eğilimi sonucu bu anlam bozulması son 15-25 yıl içinde gerçekleşmiştir. Öte yandan Tibet yaylarında yaşayan insanların ağızlarını kapatacak kıyafetler, örtüler kullanmasının altındaki amaçta, havada uçuşan küçük kanatlı canlılara zarar vermeme ana fikrinin yattığına ulaşırız. Uzak batıda ise, keyfi veya o anki çıkarı için insan-hayvan-bitki-ağaç vs öldüren insanla tanışırız. İdeolojik amaçlarının neden olduğu nefret sonucu veya çıkarı için insan öldüren yaratıkla, spor olsun diye aslan, geyik, ayı öldüren ya da ticari amaçlarla hayvanları, ağaçları katleden yaratık arasında vahşet ve kötülük kavramı açısından bir fark yoktur. Tüm bu vahşete seyirci kalmakta eylemi gerçekleştirenler kadar kötülüğün tanımları içinde yer alır.

Yaşamım boyunca bana öğretilen kültür ve inancın etkisinden sıyrılıp, yalnızca bilimsel bir akılla cehennem nedir sorusuna baktığımda; karşımda gördüğüm tablo şudur. "Gezegenimizin içinde bulunduğu durumdur!" (Gümüzdeki hukukun amacı adaleti sağlamak olsa da,  birinci sanayi devriminden bu yana,  hukuk hangi dünya savaşına ya da hangi bölgesel katliama engel olabilmiştir. Katilllerin sayısı mı azaltmıştır yoksa iklimi delicesine katleden vahşeti mi durdurabilmiştir? Hukuk, elbette gereklidir. Buradaki değerlendirme konusu bu değildir ancak hukukun günümüzde ulaştığı seviyenin yetersizliği ve hatta manipülasyona açıklığı ayrı bir tartışma konusudur.) Bilimsel bakışta, diğer bir deyişle tüm bilim dallarında bir model ve/veya kural bütünü mutlaka bir eşik değeri (threshold value) ile tanımlanır. Anlamı şudur; eğer eşik değeri aşılırsa var olan şart ve kurallar değişime uğrar. Örneğin gezegenin taşıyabileceği (Greenhouse Gases) sera gazı; karbondioksit(CO2, metan(CH4), Kloroflokarbon(CFCs) miktrarının eşik değeri aşıldığında geri dönüştürülmesi imkansız bir atmosfer ile karşılaşırız. Toksik (zehirleyici) öldürücü bir atmosfer. Eğer ozon tabakasının kendini tamir edebileceği eşiği aşarsak; ozonsuz yaşamak zorunda kalırız ve gezegen üzerindeki tüm canlılar kanserden ölürler. Dinsel anlatımlarda da benzer bir ifade bulunmaktadır. İlginçtir ki bilimsel gözlükle bakıldığında; "eğer yaşamınızı doğru-iyi yönde değiştirmezseniz; size bir süre müddet verilir; kendi halinize bırakılırsınız ki"; bu anlatım : eşik değerine kadar olan süreyi ifade eder; ardından gelecek olan azaptan bahsedilir ki; bu anlatım ise; eşik değerini aştıktan sonra geri dönülmesi imkansız noktayı veya diğer bir deyişle; karşılaşmak zorunda olacağımız ciddi sorunları ifade ettiğini düşünebiliriz. Konuya hukukçu, tıp vs herhangi bir doktirin gözüyle baktığınızda olumsuz yaşamın sonuçlarında, eşiğin aşılması sonucunda bir sorunla karşılaşacağı açıktır.

Ayrıca iki tür azaptan bahsedilir. Yakın (küçük) ve Yakıcı ( en büyük) azap. Yakın azabı, bu makalede tartıştığım konu olarak alabilirsiniz; Yakıcı (en büyük-cehennem) azap konusuna ise "75 yaşında bir sabah" isimli öyküde yer vermiştim.

Tüm inanç ve mitolojilerin ortak amacı, gezegen üzerindeki insan yaşamını dengeli ve empatik (birbirini anlama - yardımlaşma) kılmaya yöneliktir. Diğer yaşamların, yaşamsal haklarına değer vermeyi, fazla tüketmemeyi, fazla ürememeyi, adaletli olmayı çeşitli tekniklerle anlatmaya çabalar. Kendi mutluluğunuzu, başka yaşamların mutluluğunun üzerinde görmeyiniz özdeyişini vurgulamaya çalışır. Bunu anlatmanın yolu ise, bu yaşamda adil değilseniz; mutlaka öldükten sonraki yaşamda adalet ile tanışacaksınız demektir! Oysa ve ne yazık ki, kısa dönemli etkisinin dışında; uzak doğu kültürü dışında diğer kültürlerde bu vurgu işe yaramamıştır. Hastalıklı bir bakış açısına dönüşmüş; engizisyondan, cadı avına ve oradan da günümüzdeki terörist ideolojisine ulaşmıştır. Afrika'da ve Balkanlardaki kitlesel kıyımlardan, iki dünya savaşına kadar hastalanmış zihinlerin yarattıkları sonuçlar yaşanmıştır. Kavramsal deformasyon öyle bir noktaya gelmiştir ki; çıkarı için öldürmek hak ve adalet olmuştur. Sözde zekice uygulanan bölgesel-global yok edişler ve köleleştirme sıradan günlük gazete haberlerine dönüşmüştür.

Cehennem kavramının, tüm dünya kültürleri ve kıtaları üzerinde neredeyse aynı nitelikte anlatılmış ve yazılmış olması düşündürücüdür. Atalarımızın ortak beklentisinin, öldükten sonra cehenneme atılmak olduğunu sanmıyorum. Kanımca tarih öncesinden bugüne, bizler için "İyi ve adaletli bir yaşam kurun" diye seslenmektedirler. Ölmüş olanlara erişme imkanımız olmadığına göre, bu mesajı gezegenimiz üzerindeki yaşam için anlamalıyız!

İyi birer insan olmanın yollarını öğrenin.
Adalet ve sevgiyle kalın.





No comments:

Post a Comment