Yaşam döngüsü günümüzün yeni ve güzel ifadelerinden biridir. Bu önemli olgunun tüm yaşam alanlarımızda kullanılmak üzere geliştirildiğini zaman içinde ayırt etmekteyiz. Canlıların olduğu kadar cansızların hatta anlayışların, modanın, bilimin ve sonuç olarak evrende var olan herşeyin bir yaşam döngüsünün olduğunu artık biliyoruz. Evrende herşey doğar, gelişir, ya da metamorfoza uğrayıp dönüşür ve yaşlanıp (kullanım ömrünü tamamlayıp) ölür yani yine metamorfoza uğrayıp başka birşeye dönüşür. Yeni birşeye hayat verir ya da dönüşüp yeni bir yaşama başlar.
İnsan yaşamın bir noktasında, 1700lü yılların sonlarında araba denen yüzyılın en kötü, doğamızı kirleten, bu gürültülü buluşu birden hayatımıza giriverdi. Önceleri buharla ve makul hızlarda gidebilirken; gelişen motor teknolojisi ve doğayı daha çok kirletecek olan petrolün sahneye girmesiyle kötünün de en kötüsü olmayı hak etti.
Ne mutlu ki insanoğlu petrolün sonsuza kadar varolmaya devam etmeyeceğini ve doğayı yani hayatlarımızı nasıl kirlettiğini sonunda az da olsa fark etti. Kyoto protokolünü imzaladı. Küçük de olsa geleceğimiz için bir umut ışığı elbet. Petrol ve gazları sayesinde denizlerimiz, nehirlerimiz, atmosferimiz ve hatta bizi güneşin ölümcül ışınlarından koruyan ozon tabakamız bile eskisi gibi değil. Ne uğruna ? Daha konforlu bir yaşam mı ? Nasıl bir ironidir bu.
Oysa ki bisiklet çok daha önce icat edilmiş müthiş bir makineydi. Belki de insanoğlunun tekerlekten sonra icat ettiği en iyi ve doğayla uyumlu buluştu.. Hangi etkenler bisikletin otomobilin arkasında kalmasına ve sportif bir alet olarak köşeye itilmesine neden olmuştu. Halbu ki bisiklet yalnızca sportif olarak tanımlanacak kadar kısır bir makine değildi. Aksine çok daha geniş kullanım alanlarına sahip olabilecek ve bunları mümkün kılacak olasılıklara sahipti. Tekil, tandem gibi iki veya daha çok sürücünün kullanabileceği, üstü kaptalı , üstü yarı açık, iki tekerli, üç tekerli ve hatta dört tekerli. Yarı elektrikli yarı manuel.. şarşırtıcı ve heyecan verici miktarda çeşitliliğe sahip ve daha fazlasının da üretilebileceği, insanoğluna ilham veren müthiş bir alet, makine.. bisiklet !
Kimilerimiz onsuz bir yaşam düşünemezken kimilerimiz otomobilin kirli , sinir bozucu ve konformist dünyasına kendilerini kaptırmış durumda... taa ki petrol tükenip; tekerleri incelip ters-metamorfoza uğrayıp başladığı noktadaki dört tekerli bisiklet formuna geri dönünceye kadar ! İnsan sormadan edemiyor; otomobil kafalıların, kafadan bacaklılar gibi metamorfoza uğrama ihtimali nedir diye ? Bisiklet yollarını araç park yeri zanneden zihniyetin kendi kendini yok eden amazon kadınları gibi, vahşi ve saldırgan ırklar gibi kendi kendilerini yok etme ihtimali nedir diye ? Ya da Sodom ve Gomore'nin akıbetine mi uğramalılar diye insanın aklından geçmiyor değil..
Yaşamın ve tüm dünya insanlarının adeta tek hakimi ve yaşamları üzerine karar verme yetkisinin yalnız kendilerinde olduğunu zanneden büyük para-babası şirketler ve uluslar gibi araç yollarının kullanma haklarının tek kendilerinde olduğunu zanneden motorlu araçların da, zamanın dayanılmaz gücü ve değişimi karşısında nasıl eriyip gittiklerini görmemiz artık an meselesidir dostlar. Yaşamı ve Sevgiyi yücelten ve koruyan değerlerin tekrar tozlu raflardan gün ışığına çıktığını görür gibiyim.
Nefes alan her canlının yaşam hakkı için bisikletlerimizin pedallarını çevirmeye devam edelim.