Showing posts with label yol. Show all posts
Showing posts with label yol. Show all posts
Saturday, 18 March 2017
Yeni Bisiklet
İki veya iki buçuk yıl önce arabaya bisiklet askısı aldığım günden beri bir bisiklet mağazasına uğramışlığım olmadı. Sanırım herşeyi epey yedekli alma alışkanlığım nedeniyle, malzemeler bugüne kadar yetip arttı maşallah.
Bugün, bir bisiklet mağazasındayım; değişen neler var? Yeni neler çıkmış? etrafa bakınıyorum. Bu esnada, satıcı çocuk 1.90 boylarında bir adamı yakalamış ama fena yakalamış bisikleti satmak üzere. Adam, yelkenleri suya bırakmış; artık satın alacak. Yavaşça yaklaşıp, izlemeye başlıyorum. Nasıl salça olsam diye de düşünüyorum. Pişmiş aşa su katmam lazım! Mağazanın ortasındaki manzara, aslan ile maymunun öyküsünü andırır nitelikte. Aslanın kıpırdayacak hali kalmamış. Derken, bütün pervasızlığımla ortaya laf atıyorum. Kaç para bu pislet? Satıcı çocuk rahat ve sakin bir tonda rakamı söylüyor.. aslında değeri daha fazlaymış ama o daha az söylüyormuş edası bisiklete çarpıp kulaklarımda patlıyor adeta. Neeeeee! Daha canım? diyorum. Ciddi misin? Satıcı çocuk şöyle bir baştan aşağı süzüyor. O sırada satın almakta olan adam tarafından da süzülüyorum. Tartışlar sonrasında, adam hemen bisiklete sarılıyor. Onu ben aldım dermiş gibi bana bakıyor. Yok yahu, senin bisikletine talip değilim diyorum. Hem böyle ucuz bir model aramıyorum diye ekliyorum. Adam : Ucuzzz mu? diyerek bana bakıyor. Sonra, bu paraya 2014 model orta sınıf bir araba alınır beyefendi diyor. Hımm, olabilir ama ben yine de daha iyi bir şey arıyorum diyorum. Dağ, tepe falan gezmeyi severim derken; adam ise, ben sahilde binicem diyor. Ben, olurrr deyince, onaylamamdan hoşlanmış gibi bana bakıyor. Uzun süredir mi bisiklete biniyorsunuz diye soruyor. Eh diyorum, birkaç on bin km yapmışlığım vardır. Adam ve satıcı çocuk gözlerini kocaman açmışlar bana bakıyorlar. Satıcı çocuk henüz o an çok daha keyifli bir halde. Nasıl olmasın! Çok daha pahalısını arayan bir müşteri mağazada dolaşıyor. Derken adama dönüp, soruyorum. Eğer sahilde sürecekseniz; neden bu dağ bisikletini seçtiniz? Adam, önce kem küm ediyor; sonra bu güzel görünüyor diye yanıt veriyor. Güzel mi? Nasıl yani diye tekrar soruyorum. Adam ve satıcı çocuk bisikletin özellikleri birlikte anlatmaya başlıyorlar. Peki, iyi de; bu bisiklet, dağ bisikleti diyorum. Adam, hemen atlıyor; diğer herkes sahilde dağ bisikletine biniyor. Öyle mi? diyerek ve yüzümü biraz ekşiterek.... artık birşeyler anlatmanın zamanının geldiğini düşünüyorum. Bakınız diyorum: Dağ bisikleti, şehirde off-road jeep sürmek gibidir. Veya kamyonla sahilde tur atmaya benzer. Eğer aracımı yalnızca sahilde süreceksem, yerinizde olsam daha zarif bir araç tercih ederdim. Mesela bir cabrio.. Adamı artık yakalamış durumdayım. Satıcı çocuk ise daha mutlu. Hemen özel seri bisikletlere yöneltiyor bizi. Titanyum, karbon alaşımlı şeyler. Fiyatlarından hiç bahsetmeyeyim. Bu kez, doğrudan 2017 model orta sınıf bir araba alınabilir. Adamın gözleri parlamış olarak bisikletlere bakıyor. Üstelik, ender yani az sayıda olanları çok daha ilgi çekici. Başka birinin aynı modelle yanından geçmesine olanak yok. Pişti olma olasılığı neredeyse sıfır yani. Ben yine burun büküyor, dudak kıvırıyorum. Birkaç teknik soru sorup; şusu var mı; busu ne üretimi falan diye? Eğlencenin hat safhasındayım! Satıcı çocuk, ama efendim ama efendim diyerek savunmayla anlatıyor. Hımmm, anladım da şu marka parça olsaydı, selesi şu malzemeden, bu model olsaydı falan diye geçiştiriyorum. Satıcı çocuk, hemen getirtiriz efendim; parçalarını değiştiririz diyor. Aaaaa, parçaları değiştirebiliyor musunuz? diye soruyorum. Evet efendim; bisikletin dilediğiniz parçasını değiştirebiliyoruz diye eklerken rahatlıyor ve övünmenin sesine yansıdığını hissediyorsunuz. Adam, gariban şaşkın. Ne yapacağını, ne alacağını çoktan karıştırmış durumda. Onca parayı verecek ama sahilde sürecek. Ve belki ayda birkaç gün sürecek zavallım.
Ben, daha fazla uzatmadan mağazadan ayrılmaya karar veriyorum. Satıcı çocuk, karar vermediniz sanırım diyor. Yok arkadaşım, renginin tonunu beğenmedim diyorum. Sonra birden adama dönüp, bakınız diyorum; eğer sahilde bisiklet sürmek istiyorsanız; boyunuza uygun kadro boyunda ve çok daha uygun fiyatlı bir bisiklet tercih edebilirsiniz. Ayrıca, dağ bisikleti tercih etmenizin hiçbir mantığı yok. Şehir, tur bisikletleri var ve çok daha uygun fiyatlıdırlar. Amacınıza da tam ve en doğru şekilde hizmet ederler. Adam, önce birkaç saniye susuyor. Sonra, bu birkaç onbin km bisiklet sürmüş adam bir şey söylüyorsa; bilerek konuşuyor diyerek; beni anladığını onaylayan birkaç cümle kuruyor. Çok haklısınız. Yalnızca yarım saat önce onca parayı buraya bırakamaya hazırdım; şimdi araştıracağım diyor. Kendisine, internette birçok makale olduğunu söylüyorum. Evet, lütfen önce biraz okuyup, araştırın diyorum. Hep birlikte vedalaşırken, satıcı çocuk sanırım biraz üzgün görünüyor.
Haa, bu arada elim boş çıkmıyor; bisikletime iki tane iç lastik alıyorum.
Tuesday, 14 March 2017
Pedal Çevirme Mevsimi
Pedal çevirme mevsimi geliyor ve ağır ağır bisikletli kalabalıklarda artış gözleniyorsa; hem bir iki uyarı yayımlamak hem de birkaç faydalı araçtan bahsetmekte yarar var.
Basit maddeler halinde yazayım ki okunması ve anlaşılması kolay olsun.
1. Havaların ısınması bisikletli sayısını arttığı gibi araç sayısını arttırır. Sebebi basittir. Güzel havalarda evde tıkılıp kalmak yerine herkes kendini dışarı atar. Bu nedenle, bisiklet yollarını mutlaka tercih ediniz. Kalabalık sürüş yapmak sanıldığı gibi daha güvenli değildir.
2. Eğer araçların bulunduğu yollarda bisiklet sürmek zorunda kalıyorsanız; mutlaka görünürlüğünüzü en üst seviyede arttırmalısınız ve mümkün olduğunca araçlardan uzak durmaya çalışmalısınız. Sabırsız veya kural tanımaz, kendini delikanlı kabul eden kişiler ani ve oldukça tehlikeli hareketler yapabilirler. Emniyet şeridine girebilir, diğer araçların arasından zik zak geçiş yapabilir (makas atma diye de bilinir) veya hiç beklenmedik patinaj ve savrulma hareketleri yapabilirler. İnsan ile araçları karşılaştırmanın bir mantığı yoktur. Kaza/Çarpma esnasında insan ölür, yaralanır demeye gerek var mı?
3. Orman yolları ve dağlarda sürüş yapıyorsanız;
- Lütfen köpek kovucu sinyaller kullanmayınız.
- Ardınızda kirliliğe neden olacak çöp ve gıda artıkları bırakmayınız.
- Hayvanlara lütfen yiyecek vermeyiniz.
- Ortamın keyfini çıkarıp, doyasıya ciğerlerinize çekip; ardınızda kirlilik bırakmadan ve yalnızca yanınızda fotoğraflar ve videolarınızda geri dönünüz. Kırdığınız her dalın, yok ettiğiniz her çiçeğin, bitkinin ekosistemi bozduğunu, olumsuz etkilediğini anımsamaya çalısınız. Hadi ya birşey olmaz gibi delikanlıca davranışlar; tipik delikanlılık cahilliğidir! Delikanlı olmayın, duyarlı ve düşünceli olun lütfen!
4. Aşağıdaki videoda birkaç faydalı detay var diyelim. Eğer çok kalabalık bisiklet park yerlerine bisikletinizi park ediyorsanız ya da bisikletinizi kaybetmişseniz işinize yarayabilir. Ayrıca 2kg ağırlığında ve bisikletinizi elektrikli bisiklete çeviren bir araç mevcut. Oldukça etkili bir arka lamba var. Bunları sanırım ebay'den satın alabilirsiniz.
Bu videoda konu edilmemiş ancak mutlaka yanınızda bir ilk yardım kiti bulundurmanızı öneririm. Siz veya bir başkası düşüp yaralanacak olursa; işinize yarayacaktır.
5. Bu videodaki konulardan biri de Rath Racer isimli bisiklet araba. Aslında bu araç, tek kişilik elektrikli bir araba. Pedal çevirdiğinizde, kinetik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürüyor ve böylece elektrik motoru ile yol alıyorsunuz. Her ne kadar aşağıda link olarak "Bikes vs Cars" dokümantasyon filmini bırakıyor olsam ve buradaki eleştirilerin ve vurgulanmak istenen ana fikre karşı çıkmasam da; yakın geleceğin araçlarının pedallı veya pedalsız elektrikli ve küçük araçlar olacaklarını şimdiden görebiliyoruz. Bir bisiklet sever olarak, pedallı olmaları elbette bana daha sevimli görünmelerini sağlıyor. Öte yandan araç kullanırken spor yapmayı da mümkün kılıyorlar.
Bikes vs Cars (film)
Her ne kadar başlığın konusu olmasa da farklı bir konuya da dikkatinizi çekmek ve üzerine düşünmenizi sağlamak istiyorum.
4.Endüstriyel Devrimin yaklaşık 10 yıl gibi bir süre içinde değişim etkilerini dünyanın her yerinde görmeye başlayacağız. Bunların başında ise robot ve AI (yapay zeka) teknolojisinin birçok alanda insanın yerini almasıyla ortaya çıkacak. Çin ve ABD'nin batısında ilk örnekleri görülmeye başlandı bile. Örneğin bir fabrika 650 çalışanını 95 robot ile değiştirdi. Kendi kendine giden otobüslerin ilk örnekleri görülmeye başlandı. Burada tartışmalı nokta şudur.
İklim Değişimini etkilen ana etmen kirli teknolojidir. Teknolojinin tüm dünyaya hızla yayılmasını sağlayan etmen ise global kapitalist ekonomidir. Global kapitalist ekonomiyi besleyen ise dünya nüfusunun hızlı artışı ve büyük kentlerdir. Kentlerde çalışan kalabalıkların günlük ulaşımı araç endüstrisini ve üretimi tetikler. Bunun sonunda tüketim oluşur. Tüketimi besleyen üretimdir. Bu kısır döngü kendi içinde çatışmalara neden olur. Örneğin global kapitalist ekonomi büyük üretici kitleye ihtiyaç duyarken, gelmekte olan robotik teknoloji tüketici kitlenin işsiz kalmasına ve bunun sonucu olarak tüketici olma değerini yitirmesine neden olur. Şöyle örnek vereyim. Araçların (elektrikli ve değil) şoförsüz işlemeleri, milyonlarca şoförün (tır, otobüs, tren, taksi, deniz araçları, hava araçları, iş makinaları vs) işsiz kalması demektir. Hukuk alanına girecek olan AI ile avukat, hakim, polis, güvenlik kurum çalışanlarının zamanla işsiz kalması demektir. Tıp alanına girecek AI ve robotik teknolojinin sonucunda çok büyük oranda sağlık çalışanı ve doktorun işlevsiz ve işsiz kalması demektir. Bu durum zamanla pazarlamanın ve satışın anlamsızlaşmasına ve bu alanda çalışanların atıl kalmasına neden olur. Fabrika işçileri ve tüm kurumların beden işçileri işlevsiz kalarak atıl duruma düşecektir. Bu zincirleme bir reaksiyon gibi neredeyse tüm alanlara yayılacaktır. Ahçıdan, Şirket direktörlerine dek uzanabilecek bir eğilimdir. İlk on yılda daha dar alanda kalsa bile 25 yılda insana neredeyse çalışacak alan kalmayacaktır. Tüm bunların sonucunda şehirler, şehir olma özelliklerini yitirmek zorunda kalacak ve işsiz-gelirsiz kalan büyük kitleler, kırsal alanlara göçecektir. Gelirsiz kalan insanın temel ihtiyaçlarını karşılamak için ki bunlar yemek ve barınma olduğunu düşünecek olursak; 4.endüstriyel devrimin sonuçları beklenenden çok farklı sonuçlar doğurabilir. Elbette bu tartışılan konular içindedir. Ucuz ve pratik üretime karşılık eğer tüketici bir kitle yoksa; üretimin anlamı kalmıyor. Çok dar alanda kalacak olan gelir sahibi tüketicilerin çok yüksek fiyatlar ile ürünleri satın alması olasılığı olsa dahi bu durumun ekonomik dengeyi sağlayıp sağlayamayacağı belirsizlik taşımaktadır.
Eğer 4.endüstriyel hareket kontrol edilemez ve tüm alanlara yayılırsa ki bu çok muhtemel gibi görünüyor; bu durumda bisiklet mi araçlar mı tartışmalarının da bir anlamı kalmayacaktır. Öte yandan gezegenin kirlenme oranı her geçen ay artmaktadır. Öyle bir hal aldı ki; tahminlerin ötesinde bir hızla +1 dereceye ulaşmak üzereyiz. Himalayaların zirvelerinde dahi yüksek karbondioksit ve metan kirliliğine rastlanır oldu. Dünyanın en derin deniz çukuru Mariana (10994m) diplerinde yaşayan deniz canlılarından alınan örneklerde toksik (zehirli) atıklar bulundu. National Geographic raporuna göre her yıl 8 milyon ton plastik atık denizlere dökülmekte. Bunun sonucu olarak toplam okyanusların %88'i plastik ve diğer zehirli kirleticilerle kaplanmış durumda olduğu hesap ediliyor. Fitoplakton (denizlerde yaşayan fotosentetik organizma) gezegenin toplam oksijeninin %70'ini üretiken, deniz suyundaki kirlilik kitlesel olarak öldüklerinin Nasa tarafından raporlanması ile son noktaya vardı.
Biz, insanlar. Gezegene, ekosistemine uyumsuz yaşayan canlılar. Gezegenin kaynaklarını tüketen yaratıklar. Bisiklet mi, araçlar mı, bisiklet yollarımı diye tartışırken; teknolojik değişimler yapma mücadeleleri verirken tek evimiz olan gezegenimizin durumunu fark etme noktasına gelmek zorundayız.
Subscribe to:
Posts (Atom)