Monday, 2 September 2019

2050 yılında dünya


Eminim 2050 yılında dünyanın nasıl olacağını anlatan film, belgesel ya da yazılardan birini görüp; okumuşsunuzdur. İçinizi karamsarlık kaplamış veya uçan arabalar, pırıl pırıl bir teknoloji dünyası gözlerinizi kamaştırmıştır.

Öncelikle her iki senaryo da olmayacak. Ama her iki senaryo da olacak. Biraz karışık gibi sanırım. Şöyle.. insan, yapısı itibariyle kendine olması gerektiğinden fazla anlam yükleyen ve değer veren bir canlı türüdür ki ben de bir insanım. Onun için bu tanımı iyi biliyorum. Bu sebepledir ki başına gelinceye dek görmezden gelme ve rahat, konforlu yaşamını sürdürme alışkanlığındadır. Zenginleştikçe, bu alışkanlığı daha derinleşir. Fakir ülkeleri, açlıktan ölen çocukları görmezden gelir. Çünkü onun gündelik yaşamında bu tablolar yoktur. Sokaktaki evsiz, aç ve işsiz insanları umursamadan yaşar. Orman yangınları, talanları, betonlaşmayı, çocuk tacizlerini umursamaz. Çünkü onun yaşantısında bunların hiçbiri yoktur. Aaa evet tweet atmıştır. Eleştirmiştir. Ya da belki şunun bunun yandaşı olmuştur. Belki bundan bir çıkar elde edecek kadar alçak bir kişiliğe "pardon" kişiliksizliğe sahiptir. 

Durum her ne olursa olsun; hangi siyasal yönelime sıcak bakarsa baksın ya da çıkarcının, şerefsizin teki olursa olsun umursamayan devasa bir düşman hızla yaklaşıyor. Adı : İklim Değişimi. Yönelimlere aldırmadan herkesi yok edecek bir düşman yaratmayı başardık. Artan sıcaklarla birlikte bulaşıcı hastalıkların tavan yapacağı günleri de görmeye çok az kaldı. Bakteriler ve virüsler hızla çoğalıp, mutasyonlara uğrayacak. Ben 5 ila 10 yıl diyeyim; siz 15 ila 20 yıl deyin. Yıllar, göz açıp kapayıncaya dek geçip gidiyor. Ve o gün mutlaka çok yakında gelecek.



Amma da karamsar bir tablo çizdin diyeceksiniz. Doğru. Tablo, tahmin edebildiğinizden çok daha karamsar olacak. Kirlilik, anormal hava olayları, sıcaklar, yükselen deniz seviyesi ile su altında kalan şehirleri göreceğiz. Ormanları, tarımı, hayvanları, temiz su kaynaklarını, temiz solunabilir havayı kaybedeceğiz. Benim hayatımda bunlar yok diyecek kimse kalmayacak. Binalar yükselecek ve etrafı kaplanacak. Böylece iklim olaylarından, kirli havadan kendimizi korumaya çalışacağız. Fakirler, yer altına inecek. Benzer, korunma düzenini orada kurmaya çalışacaklar. Bu arada teknoloji epey ilerleyecek. Uçan araçlar, devasa kule şeklinde binalar olacak. Robotlar olacak. 2050 yılına geldiğimizde tablonun iki yüzü de olacak. 

Fakat kısa süre sonra, bunun sürdürülebilir olmadığı anlaşılacak. Çünkü sistem tersine dönmüş ve dünya bir tür buzul çağına girmiş olacak. Eğer mucizevi bir enerji kaynağı bulunamazsa ki 100 yıl içinde nötrinoları veya yapay fotosentezi verimli kullanmayı ya da soğuk füzyonu yine bilmiyor olacağız. Bu nedenle birkaç yıl içinde herkes duvara çarpmış olacak. Çoook zenginleri uzay istasyonuna veya ay üstünde kurulacak tesislere taşımış olacaklar ama rahatına düşkün bu grubun orada benzer rahatlığı yaşayamaması da onlar için itici gücü oluşturacak. Her gün, vakumlu bir hortuma işemek veya pat pat yapmanın ne kadar bıktırıcı olduğunu öğrenecekler. Yer çekimsiz ortamda dar hareket kabiliyetinin zavallığını yaşayacaklar.

Yani, fakirleri ve dünyayı olduğu gibi bırakıp yeni bir yaşam kurmayı deneyecekler. Evet olamadığını anlamaları çok uzun sürmeyecek. Ben diyeyim 5 ila 10 yıl; siz deyin 15 ila 20 yıl. 

Eeee nüfusun çoğuna ne olacak dediğinizi duyar gibiyim. Ne yazık ki güney yarım kürede başlayan ilk ve yaşanmaz etkiler; milyarca insanın kuzeye göç etmesine neden olacak. Kuzeydekiler ise; ellerindeki rahatı ve kaynakları paylaşmak istemeyecekler. Doğal sonuç : Savaş. ve çok sayıda ölüm. Fakat bu kargaşa 2039 - 2045 yıllarında yaşanacak. Sonra yine doğal bir denge haline oturacak.

Bütün bunların işe yaramadığını anlayan insan, her zaman yaptığını yapacak. Anlamak ve öğrenmek için duvara çarpması ve gidilecek yol olmadığını iyice görmesi; yaşamının tehdit ediliyor olması gerekecek.

İşte bu noktada ciddi bir çalışma başlatılacak. Okyanuslardaki mikro ve makro plastiğin temizlenmesi için bakteri formasyonları geliştirilecek. Aynı bakteri grubu aynı zamanda karbon atıklarını yiyebilme yeteneği ile donatılacak. Ben diyeyim 15 ila 20 yıl; siz deyin 10 ila 15 yıl içinde okyanuslar ve hava temizlenmiş; bakteri yiyecek bulamadığı için topluca ölmüş olacak. Bundan sonra sistemin buzul çağından normal dönemine dönmesi için kutuplarda buzul üretme ve geri kalan coğrafyada buzulları temizleme çalışmaları başlayacak. Bunun için sıvı hidrojen ile buzul üretme ve güneş ışınlarını uydular yardımı ile tüm coğrafyalara mercekler ile yönlendirme çalışmaları yapılacak.

Şimdi sırada ağaçların ve tabiatın canlandırılması çalışması olacak.
Elde kalan tohum ve fidanlar yoğun biçimde üretilip dünyaya ekilecek. Hepsinin sağlıklı büyümesi için tam kontrol sistemi kurulacak ve uydular yardımı ile her gün, her saniye kontrol edilecek ki bir densiz bunları yakmaya kalkmasın. Deli her dönemde delidir. Çıkarcı da her dönemde çıkarcıdır. Şerefsizin ise dönemi bile yoktur.  

2100'lü yıllara gelindiğinde dünya olması gerektiği gibi mas mavi güzel bir gezegene dönüşmüş olacak. Bu tecrübe, yüz yıllar boyu insanlar arasında anlatılacak. İnsanlığın tek bir amaç uğruna birleşmesi; ülke ve milliyet kavramlarının yok olmasına, siyaset ve politikanın yerini bölgesel dünya konseylerinin tek çatı altında birleşerek yer almasına neden olacak.

Bir ihtimal, 2100'lü yılların ortalarına geldiğimizde kaynak kökenli paylaşım sistemine geçilecek. Bilinen tüm ticari, parasal, bankasal sistemler terk edilecek. Kaynak kökenli paylaşım modeli sayesinde kimse temel-eğitim-sağlık ihtiyaçları veya çocuğunun temel ihtiyaçları için endişe etmek ve çalışıp elde etmek zorunda kalmayacak. Kaynak köken sistemi, kaynakların eşit olarak dağıtılmasını esas alacağından; insanların yaşamsal amaçları temel ihtiyaçlarını karşılamak değil, araştırma-geliştirme-uyum-denge ve bilmediklerimizi öğrenmek, anlamak üzerine şekillenecek. Bu sayede insanlık evrimden hızlı gelişmeyi sağlamış olacak. Bu olasılığın gerçekleşmemesi; aynı kısır döngünün (savaş-tüketim-açlık-fakirlik-kirletme ve çöküş) tekrarlanması anlamına gelecek. Ve insanlık dünya üzerinde varolduğu günden beri neredeyse evrimsel açıdan hiç yol alamamış ve aynı yörüngede dönen bir organizma olmanın ötesine geçememiş olacak.



 

No comments:

Post a Comment