Sunday, 26 February 2017

HSP (Highly Sensitive Person) üzerine değerlendirmeler


İzlemek için tıklayınız : https://drive.google.com/open?id=0B2RtiDkxhYehVkVMdEpWQUVjRE0

İstediğince yalın görünsün göze
Kuşkuyla bakın en küçük olaya bile!
Sınayın gerekli olup olmadığını,
Hele “alışılagelmiş” türden ise!
Açıkça istiyoruz şunu sizden:
Sakın doğal bulmayın hep alışılageleni!
Çünkü artık hiçbir şeye doğal denmemeli;
Şu kanlı kargaşanın, şu düzenli geçinen düzensizliğin,
serserice başına buyrukluğun ve insanla ilintisini yitirmiş
insanlığın egemen olduğu dönemlerde kimse demesin:
Doğaldır bu olup bitenler; böyle denmesin ki.
Her şeyin değişebileceğine inanılsın.
Bertolt Brecht
"ποταμοῖσι τοῖσιν αὐτοῖσιν ἐμϐαίνουσιν, ἕτερα καὶ ἕτερα ὕδατα ἐπιρρεῖ."
"Aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar" 
"Ποταμοῖς τοῖς αὐτοῖς ἐμβαίνομέν τε καὶ οὐκ ἐμβαίνομεν, εἶμέν τε καὶ οὐκ εἶμεν."
"Aynı ırmaklara gireriz ve girmeyiz. Hem varız hem yokuz."
Herakleitos (Heraklitos)




Monday, 20 February 2017

Fizik Sohbetleri अष्ट veya VIII veya 八つ


Evet haklısınız. Çok gıcık! Fakat başlıktaki rakamları gıcıklık olsun diye yazmadım. Leptonları ve Kuarkları anlatırken neden öyle yazdığımı da anlamış olacaksınız. İlk sayı Sanskritçe, ikincisi malumunuz Roma rakamı ve sonuncusu Japon sekizi! Özetle sekizinci bölüm temel parçacıklar. Diğer bir deyişle Standart Modelin dayanak noktası sevimli elemanlar. İplikçikleri (string theory) son bölümde anlatıp fizik ile kafa şişirmeyi tamamlamayı planlıyorum.

İlk bölümlerde de ifade etmeye çalıştığım gibi fizik iki ana modele ayrılmıştır. İlki, görebildiğimiz dünyanın fiziği; klasik fizik. Diğeri ise, göremediğimiz dünyanın fiziği kuantum fiziğidir. Standart model diye ifade edilen, görünmeyen dünyanın fiziğidir. Kuvvetlerin ve minik dostlarımızın dünyası.

Leptonlar, diğer ismiyle nötrinolar ile kuarklar, maddenin temel taşlarını oluştururlar. Diğer deyişle atomu oluşturan temel parçacıklar olan proton ve nötronun temel parçacıklarıdır. Elektronlar nerede diyeceksiniz. Onları saldım, etrafta tur atıyorlar. Efendim, atomlar molekülleri, moleküller maddeyi oluştururlar. Maddenin ise üç hali olabilir. Katı, sıvı ve gaz. (Bir de 4. hali vardır. Ancak henüz çalışılma aşamasındadır. Zaman Kristalleri halidir. Çok uzun zaman içinde kendi desenini örnekleyerek oluşan kristalize yapıları anlatır.) Örneğin su. H2O molekülünden meydana gelmiştir. Bu molekülün içinde ise 2 adet hidrojen ve 1 adet oksijen atomu mevcuttur. Her bir atomun içinde 2 veya 3 veya 4,5,6 adet kuark ve 1 veya 2,3 adet lepton bulunur diye basitçe özetleyebiliriz. Yine unuttum değil mi? Elektronlar...

Kuarklar, leptonlar oldukça ilginçtir. Anlatabilmek için şöyle bir örnek vereyim. Diyelim ki bir kamyonun üç bölümü var. Çikolatalı, Çilekli ve Sütlü dondurma bölümleri. Bu bölmelere aynı miktarda çikolatalı,çilekli ve sütlü dondurma koydunuz. Kamyon dağıtıma çıktığı ilk durakta durduğunda çikolatalı bölümdeki dondurmaların çilekli olduğunu gördünüz. İlginç! Demek ki yanlış yüklemişler diye düşündünüz. 2. dağıtım noktasına ulaştığınızda çikolatalı bölümdeki dondurmaların sütlü, çilekli bölümdekilerin çikolatalı olduğunu fark ettiniz. Hayret değil mi? Neler oluyor diye düşündünüz. Son dağıtım noktasına ulaştığınızda ise tüm bölümlerdeki dondurmaların çikolatalı olduğunu tespit ettiniz.

Bu durumu nasıl yorumlayacaksınız? Neler olmuş olabilir?

Ya biri değiştirmiş olmalı ya da dondurmalar sürekli ve kendiliğinden değişiyorlardır. Fizikçilerle eğlenmek ve şaşırmak için birilerinin leptonları değiştirme ihtimalini anlamsız kabul edecek olursak; geriye tek bir seçenek kalıyor. Kendiliğinden ve sürekli olarak değişim göstermektedirler. Elektron nötrino, Mu nötrino'ya veya Tau nötrino'ya dönüşmektedir. 3 tip leptonun kendi içindeki hızlı ve ani geçişleri izlenmelerini ve formüle edilmelerini zorlaştıran bir durumdur. Ayrıca leptonlar, tüm maddelerin içinden ve maddeyle çok zayıf etkileşime girerek geçebilme özelliğine sahiptir. Bu nedenle yakalanmaları son derece zordur. Uzun yıllardır bu konudaki test çalışmaları sürmektedir. Yer altına yerleştirilmiş devasa su tankları içinde yakalanmaya çalışılmaktadır. Ayrıca planlanan en büyük nötrino yakalama deneyi ise ABD'de Fermilab laboratuarları ile Standford Üniversitesi arasında 1300KM lik deney hattıdır (LBNF).


Super-Kamiokande detector


2105 yılında Super Kamiokande ile yapılan testlerde tespit edilen nötrino kütle çalışmalarıyla Prof. Takaaki Kajita Nobel ödülünü kazanmıştır.
https://www.nobelprize.org/nobel_prizes/physics/laureates/2015/press.html

Fakat bu çalışmaların temelini atan Japon fizikçi Prof. Masatoshi Koshiba'dır. Ve kendisi 2002 ilk kozmik nötrino çalışmaları ile nobel ödülünü almıştır.
http://www.nobelprize.org/nobel_prizes/physics/laureates/2002/
https://en.wikipedia.org/wiki/Masatoshi_Koshiba

Japonların nötrino çalışmalarını ve büyük su tankının inşaasını anlatan kısa bir video.

Basit ve eğlenceli bir nötrino ve kuark videoları (ve bonus olarak feynman)
https://www.youtube.com/watch?v=lAAmAbJvvJg
https://www.youtube.com/watch?v=M3aB_zUZ1c8
https://www.youtube.com/watch?v=RGv-pcKRf6Q
https://www.youtube.com/watch?v=J8dRZjOD_ME
https://www.youtube.com/watch?v=hk1cOffTgdk
https://www.youtube.com/watch?v=LraNu_78sCw
https://www.youtube.com/watch?v=Rk9KZLaVItI

Nötrinolar yıldızların kalbinde doğan ve hiçbir engel tanımadan evreni gezen muhteşem minik dostlarımızdır. Dostlarımızdır çünkü ortalama saniyede 65 milyar nötrino her birimizin içinden geçmektedir. Her saniye!


Kimin umurunda :)


Yav, daha üç tanesi anlamadık bu kalabalık nedir demeyin diye çok dillendirmedim :)


Sunday, 19 February 2017

Klinik Psikolojiye Eleştirel Bakış



Klinik Psikolojinin basit ve anlaşılır tanımıyla başlayalım.

"Klinik psikoloji bireyin zihinsel, davranışsal ve duygusal bozukluklarını inceleyen psikoloji dalıdır. Psikoterapi yöntemlerini sıklıkla kullanan klinik psikoloji; araştırma, öğretim ve program geliştirme konularıyla da uğraşmaktadır. Klinik psikoloji bir uzmanlık alanı olarak; bireylerin yanı sıra ailelerin ve çok çeşitli toplulukların yaşam boyu karşılaştıkları sorunları gidermeye çalışır.Genel olarak çalışma alanı; sorunları test ve görüşme gibi tekniklerle değerlendirme, tanı koyma, çözüm için müdahale etme ve bilimsel araştırma alanlarını kapsar. Eğitim, öğretim ve danışma gibi müdahalelerin yanı sıra ciddi psikopatolojik durumların tedavisi ile de ilgilenir. Bu çalışmaları yürüten meslek mensupları Psikiyatri uzmanları ve Klinik psikologlardır."

Tanı koyma kısmını ise, basitçe iki ana gruba ayırabiliriz. Çünkü iki klavuz vardır. Biri DSM (Amerika ve Kanada, Avustralya gibi kullanılır), diğeri ICD standardı Avrupa'da kullanılır. Bu standartlarla birlikte Uzak Doğu'nun kendine has farklı teknikleri mevcuttur.

DSM ve ICD standartları kullanılarak psikolojik rahatsızlıkların tanımı yapılır ve tanısı konulur. Diğer bir deyişle, DSM ve ICD klavuzlarında hastalıkların tanımları ve tanı yöntemleri açıkça belirtilmiştir. Böylece hekim, izleyeceği yolu açıkça görebilmektedir.

*Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders *International Classification of Diseases

Başlamadan önce, biraz da psikoterapi nedir; tanımına bir göz atalım.

"Psikoterapi uygulaması, davranış bozuklukları ve rahatsızlık durumlarının, ya da psikososyal, ayrıca psikosomatik faktörler ve nedenlerle ilişkili geniş kişilik gelişimi gereksinimlerinin, bilimsel psikoterapik metotlar ile, bir veya daha fazla tedavi olan kişilere, bir ya da daha fazla terapist ile, var olan semptomlarının hafifletilmesi ya da ortadan kaldırılması, bozuk davranış şekilleri ve tutumlarının değiştirilmesi ve tedavi edilen bireyin olgunlaşma, büyüme, aklı selimlik ve iyilik süreçlerinin desteklemek gayesi ile, genel ve özel eğitimlerine dayanarak geniş kapsamlı, maksatlı ve planlı tedavi ya da terepâtik müdahalesidir.
Psikoterapi sürecinde terapist ile danışan arasında kurulan ilişki temel alınarak danışanın yaşadığı sorunlar üzerinde çalışılır. Sadece psikolojik rahatsızlık yaşayan kişiler değil, hayatının herhangi bir alanında tıkanıklık yaşadığını hisseden ve yaşamını daha anlamlı bir şekilde sürdürmek isteyen herkes psikoterapi sürecine girebilir. Psikoterapi, terapistin danışan adına neyin doğru olduğuna karar vermesi ya da nasıl değişeceğini söylemesi değildir. Psikoterapist, kendi kuramsal bilgilerini ve uygulama becerilerini kullanarak; danışanın kendisini tanıması, hayatına dair farkındalıklar yaşaması, daha sağlıklı ilişkiler kurması ve yeni çözüm yolları geliştirebilmesi için danışana ışık tutar."

Tüm tanımlara baktığımızda, danışan (hasta) ile terapist arasında bir iletişimin gerekliliği söz konusudur. Böyle olmalıdır. Fakat ne yazık ki; günümüz dünyasının kalabalık şehirlerini göz önüne aldığımızda terapist başına düşecek danışan sayısını (ki birçok insan terapiste ve dişçiye gitmek zorunda olmadığı sürece gitmeme eğilimi gösterir) ve süreyi hesaplamak istediğinizde; bunun mümkün olmadığı sonuca varıyorsunuz. Bu hesaplama genel bir hesaplamadır. Belli bir ülkenin durumunu baz almaz. Ortalama insanın terapiste düzenli olarak gidecek eğitimi yoktur. Fakat asıl nokta, maliyettir. Ortalama insan, terapist tedavisini sürdürmeye olanak verecek yeterli bütçe seviyesine sahip değildir. 

Bu durumda özel çalışan sigortası veya genel sağlık sigortasına dönüyorsunuz. Fakat yine ne yazık ki; sigorta sisteminde terapiyi kapsam dahiline alacak bir planlama yok. ABD, Kanada, Fransa, İtalya, Türkiye vs. Böyle bir sağlık sistemi mevcut değil. 

Nasıl bir yol izleniyor? Eğer hastaneye yatırılmamışsanız (ki her hastanede terapi uygulandığına dair bir bulguya rastlamadım) düzenli ve  kontrollü terapi alabilmek için kendi bütçenizi kullanmak zorundasınız. Bu durum ilaç sektörünün farkında olduğu bir açık. Bu nedenle serotonin, dopamin tetikleyici ilaçlar, lityum kökenli türler, piyasaya sürülmüş. Semptomları kaldırmaya yönelik bu ilaçların çok ciddi yan etkileri mevcuttur. Bu yan etkiler içinde intihar eğilimini arttırıcı etki göstermeleri en kritik olanıdır. Her ne kadar, psikolojik kökenli bozukluklar, ilaç al tedavi olsun tipinde rahatsızlıklar olmasa ve dünya hekimleri de bunun farkında olsalar da günümüz için daha verimli bir yöntem henüz uygulamaya alınabilmiş değil.

PTSD tedavisinde bir takım gelişmeler söz konusu. Bunların içinde elektrik patch yeni bir yaklaşım. Yanı sıra birlikte beta bloker kullanımı umut veren yöntemler arasında sayılabilir.

*Beta-blockers May Reduce Intrusive Thoughts in Newly Diagnosed Cancer Patients *Electric Patch For Post-Traumatic Stress Disorder Patients Prompts 30% Decrease In Symptoms

Diğer bir sorun ise, hastalıkların teşhisinde yani tanısında karşılaşılan zorluklardır. Psikolojik bozukluklar birbirlerine çok yakın seyreden veya kimi zaman birden fazla bozukluğun toplamından meydana gelmektedir. Tanıdan kaynaklanan hatalar, yanlış ilaç kullanımı veya sonuçsuz kalan tedavilerin oluşmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, DSM ve ICD yeni versiyonlar ile hekimlere yol gösterici olmayı daha etkin hale getirmeyi amaçlamaktadır. 

*World Health Organization - Data and statistics


Amerikan sağlık örgütünün üç yıldır açıklamayı sürdürdüğü bir gerçek var ki ölümcül hastalıkların çok büyük bölümü kanser, kalp rahatsızlıkları vb fiziksel kökenli değildir. Aksine psikolojik kökenli rahatsızlıklardır. Ayrıca fiziksel hastalıkların, psikolojik hastalıkların oluşumunu tetikleme etkileri mevcuttur. Bu sebeple psikolojik rahatsızlık tanımı yerine beyin hastalıkları tanımı getirilmeye çalışılmaktadır. Beyin rahatsızlıklarının geneline baktığımızda, travma yaşamayan bireyler dışındakilerin tamamının nöron ve sinaps bağlantı kaybı kökenli olduğu tespit edilmiştir. Bu noktadan hareketle, günümüzde tedavi edilebilmeleri çok mümkün görünmemektedir. Ancak ciddi anlamda umut veren bir yöntem hızla gelişmektedir. CRISPR. Bir tür gen yazılım tekniğidir. Bu sayede fiziksel kökenli rahatsızlıklar dahil tüm beyin bozukluklarının en başta engellenmesi mümkün görünmektedir. Henüz insanlar üzerinde uygulama noktasına gelmemiştir. Fakat hızla ilerlediğini söylemekte fayda var. Fakat! her bilimsel gelişmenin olduğu gibi CRISPR'ın da tehlikeli açıkları mevcuttur. Eğer kötü niyetle, etik dışı kullanılırsa; ne gibi sonuçlara yol açabilir bilinmiyor!

CRISPR insan uygulamaları geliştirilinceye dek balık yağı (omega 3) ve sağlıklı beslenmenin (akdeniz diyeti) hem fiziksel hem de beyinsel sağlınız üzerinde önemli faydalarının olacağına inanıyorum.

*CRISPR-Cas systems for editing, regulating and targeting genomes


Aşağıda konunun detaylarını birçok açıdan takip etmek isteyecek olanlar için farklı seviyelerde linkler bırakıyorum.

Sağlıkla kalın.


Referanslar
*Omega-3 Fatty Acids, The Brain and Retina

*Omega-3 Fatty Acids and Depression: Scientific Evidence and Biological Mechanisms

*The role of dopamine and serotonin in suicidal behaviour and aggression

*Serotonin-Dopamine Interaction

*Suicidal Behavior and Haplotypes of the Dopamine Receptor Gene (DRD2) and ANKK1 Gene Polymorphisms in Patients with Alcohol Dependence – Preliminary Report

*Reward, dopamine and the control of food intake: implications for obesity

*Hypothalamic dopamine and serotonin in the regulation of food intake.

*8 Natural Dopamine Boosters to Overcome Depression

*The Dopamine Receptors

*How To Increase Dopamine Levels

*Physical illness in patients with severe mental disorders. I. Prevalence, impact of medications and disparities in health care

*Risks of all-cause and suicide mortality in mental disorders: a meta-review

*Relative Risk of Cardiovascular and Cancer Mortality in People With Severe Mental Illness From the United Kingdom's General Practice Research Database


Thursday, 16 February 2017

Ne diyelim, müzikli kısa anlatım



Hayat yıpranarak öğrenilirmiş..
https://youtu.be/DGf_p4O0AV4

Anılar gelip geçermiş gözlerden.. kim bilir kimin!
https://www.youtube.com/watch?v=JbtpQsJsJq4

Uyanmalıymış insan, ayık kalmalı..yine de biraz sessizlik..
https://www.youtube.com/watch?v=WzVX8KuA0BE

ada sokaklarının huzuru da var bu şehirde..
https://www.youtube.com/watch?v=vUJjS3EnAQA

sonra varışlar olur ansızın insanın kendi derinlerine.. yine de biraz sessizlik..
https://www.youtube.com/watch?v=oDtSyovFy4Y

Ne diyelim, müzikli kısa bir anlatımla bağlayalım...
https://www.youtube.com/watch?v=W2CxUs50RB8

ve gün kediköy'de doğsun..
https://www.youtube.com/watch?v=jap8aajzETc

ha ha ha... yıpranmaya mı döneceksin hayata...
https://www.youtube.com/watch?v=9DMbacJgzpU

biraz sessizlik..
https://www.youtube.com/watch?v=tnpmrjF98Ug


§§§§§§§§   SON  §§§§§§§§

Sunday, 12 February 2017

Gerçek Sevgi


Gerçek sevgi öyle bir şeydir ki el ele yaşamak ve el ele ölmektir.

Fotoğraf, çocukları tarafından çift ölmeden kısa bir süre önce çekilmiş.
Julie 50 ve Mike ise 57 yaşında.

Bu haberi gördüğümde hissettiklerimi kelimelere dökebileceğimi sanmıyorum. Tek söyleyebileceğim, yıllardır gözünden tek damla yaş akmayan bu adamın gözleri doldu. Keşke kelimelere dökebilsem, ancak karşılık gelecek harfleri bile bulamıyorum. 

En azından söyleyebileceğim şu ki dilerim günümüz, vahşileşmiş, kötüleşmiş, aldatan, yalana dolana saplanmış, bencilleşmiş, psikopatlaşmış, saldırgan, suçlayan ve kendisinde tek bir hata bile görmeyen, suçluluk ve utanç dahi hissetmeyen insan kitlelerinin sevginin nasıl bir şey olduğunu anlayıp, yaşayıp ve yaşatmaları (buna dair hiç umut hissetmesem de)! 

Julie ve Mike, cennette sonsuza dek el ele yaşayın..
https://www.youtube.com/watch?v=1G4isv_Fylg

Julie and Mike Bennet held hands as they said goodbye to each other for the last timehttp://www.bbc.com/news/uk-england-merseyside-38950167?ocid=socialflow_twitter&ns_mchannel=social&ns_campaign=bbcnews&ns_source=twitter

Thursday, 9 February 2017

Zamana direnemez hayat (görsel anlatım)





Geriye kalan fosillerdir.. Yaşadıklarına dair tek izleri

Görsellerin sizde düşündürdüklerini ve hissettirdiklerini güçlendirmek için buraya müzik bırakıyorum. Fon müziği olarak kullanabilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=U5IailIzqdc

buna da bırakıyorum.. en sevdiklerimden  https://www.youtube.com/watch?v=BG_NL_5ZkPA



Saturday, 4 February 2017

Karadelikler


Karadeliklerin tanımına göz attığımızda, ışığın bile kaçamadığı büyük çekim gücüne sahip alanlardan bahsedilir. Çok büyük kütleli bir yıldız kendi üzerine çökmüş ve devasa yıldız çok yoğun kütleli küçük bir cisme dönüşmüştür. Bu nedenle, çok yüksek çekim gücüne sahiptir ve yine bu sebeple yanından geçmekte olan bir ışık demeti bile çekim gücünden kurtulamaz olarak anlatır.

Evrenin haritası üzerine yapılan çalışmalara baktığımızda; milyarca eliptik ve spiral galaksi ve her bir galaksinin içerisinde milyarlarca yıldız tespit edilmiştir. Nebulalar, ölen ve ölen yıldızların toz ve gaz kümelerinden doğan yeni bebek yıldızlar. Yıldız kümeleri, galaksi kümeleri. Devasa işleyen bir sistem.

Bütün sistemin kendine ait bir deseni vardır. Bu desen içinde fizik kanunları işler. Olan biten, partikül fiziği ve astronomi fiziği ile açıklanır. Bilinmeyenler "karanlık" olarak tanımlanır. Karanlık madde veya karanlık enerji gibi. Fiziğin standart modeli tüm maddeye uygulanabilir durumdadır. Bu demektir ki; partikülden galaksiye kadar her şeyi fiziğin kanunları ile açıklarız.

Bir zamandır, aynı soruyu erişebildiğim tüm bilimsel platformlara iletiyorum.

Soru şöyledir : Gözlemlenmeyen ve net olarak kanıtlanamayan karadelik hipotezini neden fizik kanunu gibi değerlendiriyoruz?

Nasa'nın gözlemleyebildiği gerçek aşağıdaki şekildeki gibidir. Spiral olarak gaz ve toz kümelerinin bir noktaya doğru hareket etme eğilimi göstermesidir. 


Bu hareketliliğe karadeliklerin çekim güçlerinin neden olduğu varsayılmaktadır!
Oysa gerçek olan şudur : Oluşan hareketliliğin nedeni henüz tespit edilememiştir. O halde henüz bilmediğimiz bir yapı mevcuttur. Bilim dünyasının bilmeyen üzerine genel tavrı; hipotezler üretmek ancak cümlelerin olasılık seviyesinde tutulmasına özen göstermektir. Teoriler ölçülebilen veya matematiksel olarak ifade edilebilen durumlarda kullanılır. Hiç bilmediğimiz bir şeyin matematiğini yazamayız. Fakat komiktir ki; bir çok fizikçi karadeliklerin formüllerini oluşturma peşinde son birkaç on yıldır makaleler yayınlamaktadırlar. Nasa bile, mesafeli bir yaklaşım göstermemekte ve karadelikleri tarif ederek; formüllerine eklemektedirler. Bu cidden saçma bir durumdur. Hakkında hiçbir net veriye sahip olmadığımız bilinmezliği biliyormuş gibi davranma halidir.

Kanımca bu durumu, çocukluk çağlarımızda dinlediğimiz masallara dayandırabiliriz. Masallara inanmayı çocukken öğreniyoruz. Daha sonra da bu alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyoruz.

Eğer bir gün Cern'deki LHC yapılan testlerde kanıtlanabilirse veya bir şekilde Hubble tarafından net olarak gözlemlenebilirse ya da içerisine bir uydu yollanabilirse sanırım o gün ben de inanacağım.
Fakat o güne dek; bana göre karadelik bir hipotezdir. Belki de gelecekte, genel evrensel desene uygun çok daha mantıklı bir açıklamaya ulaşılacaktır.

Ayrıca son cümle olarak belirtmekte yarar var ki; hiç bir galaksinin ortasında karanlık bir nokta gözlemlenmemiştir. Bu demektir ki; galaksilerin merkezinde çok yüksek oranda ışık üreten bir veya küme halinde yıldızlar mevcuttur; karadelik değil!

İyi pazarlar