Tuesday, 14 June 2011

Ülkemizde Bisiklet...



Bisiklet'den bahsettiğimizde Bisiklet ana başlığının altında birçok alt konu başlığının oluşmaya başladığını fark ederiz. Bisiklet en çevreci ulaşım aracı olduğu kadar bir spor dalıdır. Güven ve sağlıkla yol alabilmek için kendi klasmanına uygun alt yapıya ihtiyaç duyar. Bu da yeterli değildir. Bir turizm türüdür aynı zamanda. Bu nedenle belli mesafelerde dinlenme, bakım ve onarım yerlerine, yedek parça ve teknik servis imkanlarına da ihtiyacı vardır. Konuya bir bütün olarak bakmaya başlığımızda daha çok alt konu başlığı çıkar karşımıza. Örneğin sağlık hizmetleri. Kaza anında yapılacaklar.

Off-Road sürüş yapanları şimdilik konumuzun dışında tutucak olursak spor, ulaşım ve turizm ana başlıkları altında değerlendirmeye çalışabiliriz. Tüm bunların dışında bisiklet kolay fark edilir, çarpıcı ve kitleye kolay ulaşan bir reklam türüdür. Bu sebeple çevreci gruplar tarafından kullanılan bir reklam aracı veya mesajın teması olma niteliğini de bünyesinde taşımak zorunda kalmıştır. Ülkemizde bisikleti temsilen tek resmi kurum mevcuttur. Türkiye Bisiklet Federasyonu. Bu kurum bisikletin spor olma özelliğini ön plana çıkartır ve odaklandığı konu yalnızca spor ve yarışlardır. Oysa yukarıda ifade ettiğimiz gibi konunun başka ana başlıkları mevcuttur. Bunların tamamını karşılayacak bir kurum henüz ülkemizde mevcut değildir. Farklı illerde bulunan bisiklet dernekleri bisikletin turizm tarafına yönelmişlerdir. Ve henüz birkaç ilimizde bisikletin ulaşım yönü fark edilmiş ve bu konuda projeler geliştirilmiştir.

Ancak tüm yönleriyle birlikte ele almak gerektiği açıktır. Bisiklete binmesini bilmiyorsanız veya yanlış sürüş yapıyorsanız hem sağlınız açısından hem de yol güvenliğiniz açısından güvende olduğunuzu ve doğru birşey yaptığınızı tam olarak iddia etmek mümkün değildir. Öte yandan bisiklete binmesini ne kadar iyi bilirseniz bilin, onu kullacağınız güvenliğinizin sağlandığı bir bisiklet yolunuz, yol ve güvenlik işaretleriniz yoksa yine boşa kürek çeker durumdasınız. Çünkü çok küçük bir sporcu kitle içinde sıkışıp kalmış bir araç olmaktan öteye gidemeyecektir.

Gördüğünüz gibi her yönden bir bütünlüğün sağlanması zorunludur. Okul eğtimleri ve kanunlarla desteklenmediği sürece teknik alt yapı da tek başına yeterli olamayacak ve bisiklet milyonların güvenle kullandığı bir araç haline gelemeyecektir. 

Wednesday, 27 April 2011

Bisiklet Manifestosu



Bisiklet kullanmak ne zaman politik bir duruş olmayacak:

- temiz enerji tüm dünyamızda kullanılmaya başladığında,

- araçlar ve fabrikalar çevreyi kirletmediğinde,

- bisiklet için yollarımız ve park yerlerimiz tüm ilçe ve şehirler ve de şehirler arasında olduğunda,

- bisiklet kullanıcıları sayısının tüm dünyada milyonları bulduğunda,

- çöplerimizi etrafa, yollara, ormanlara ve ören yerlerine saçmaktan vazgeçtiğimizde,

- bizimle birlikte nefes alan her canlının bu dünya üzerinde yaşama, beslenme ve su içme hakkının olduğunu hepimiz anladığımızda,

- yolculuğun aslında bir keyif olduğunun anlaşıldığında,

- araç , motor gürültüsü olmadan yolculuk yapmanın da bir hak olduğunun anlaşılıp uygulandığında,

- yaşamın yalnızca ekonomi, para ve tüketim üzerine kurulu olmadığının her insan tarafından anlaşılıp, inanılıp, yaşama geçirildiğinde;

bisiklet kullanmak politik bir duruş olmayacak.

O zamana kadar bisikletim ve ben keyif için bile olsa politik bir güç ve duruş olarak pedallamaya devam edeceğiz. 

Kıdemli bir ergenden kıdemsize tavsiyeler



Artık 23 Nisan Çocuk Bayramı’ndan 19 Mayıs Gençlik Bayramı’na doğru ilerlemeye başladık. Böyle düşününce şu aralar hayatlarında böyle bir ilerleme içerisine girenler geldi aklıma. Bir zamanlar onlardan birine yazdığım yazıyı paylaşmak istedim.

Kıdemli bir ergenden kıdemsize tavsiyeler

Beyninin hormonla imtihanı başlamış veya başlamak üzere bulunuyor. Gazan mübarek olsun! Bu yolda sana rehberlik etmek boynumun borcudur.
Büyüklerin artık sana bol bol sorumluluk yükleyecek, ama bunları yerine getirirken zamanı kullanma şekline hep itiraz edecektir, bilesin. Örneğin odanı yatma saatinden beş dakika evvel toplama teşebbüsünü asla anlamayacaklarını varsayabilirsin. Oysa bunun eğlenme ve dinlenme kapasiteni optimal kullanma prensibi üzerine inşa edildiğini ikimiz de biliyoruz. Üstelik zamanında yatmanda ısrarcı olmaları senin kabahatin değil ya.
Sosyalleşmen için okulda ne kadar sıkıcı faaliyet, kurs, ders varsa katılman konusunda teşvik edecekler, ama işin birinci şartı olan arkadaşlarla buluşma, telefon veya bilgisayarda saatlerce konuşma, bir araya gelip avaz avaz PS, Wii oynama etkinliklerine şiddetle karşı koyacaklardır, sesini çıkarma! Onlar da apartman aralarında futbol, yakar top, evcilik, hırsız – polis oynarken ana babalarının, komşu teyze ve amcaların hışmına uğramış bir nesildir. Anlayışlı ol!

“Benim yavrum kolejlere gidecek. Üç buçuk dilin tamamını sular seller gibi öğrenecek. Kendi dili buçukuncu dil olacak, ama yok zararı… Sonra üniversitelere gidecek, mastırlar yapacak, doktor, yargıç, CEO veya ne olduğuna zerrece kafamın basmadığı, akla ziyan bir meslek sahibi olacak.” vaazlarına fazla kulak asma! Onlar da okuldan mezun olduğunda ayaklarının altına kırmızı halılar serilmeyeceğini biliyorlar, ama seni motive etmek için önce kendilerine gaz vermeleri gerek.

Bazı şeyleri onlardan iyi bilmen olasılığına alışmaları için onlara şöyle yirmi beş, otuz yıl vakit tanı! Hâlâ kabul etmiyorlarsa, eve birkaç huzurevi broşürü götürürsün, bak nasıl mum oluyorlar.
Asla, ama asla yeni alınmış bir elektronik aleti eve gelir gelmez inhisarına alma! İlk fırsatta o nesnenin yakınına on metreden fazla yaklaşman yasaklanır. Bu ebeveyn milleti kendisinin düğmesine basmaya korktuğu şeylere evlatlarının havada kırk takla attırmasına evvel ezel gıcıktır, bilesin.
Dersini yapsan da, yapmasan da; sınava çalışsan da, çalışmasan da; odanı toplasan da, toplamasan da; yemeğini yesen de, yemesen de büyüklerin omurilik soğanından refleksle fırlayan soru ve nasihatlerin çoğunun bunlarla ilgili olacağını bil!

Yüzünü ayda yılda bir gören akrabayı taallukatın sen sekizinci (yoksa yedinci miydi?... :D )sınıfta okurken; “Dördüncü sınıf nasıl gidiyor bakalım?” diye sormasını soğukkanlı bir biçimde karşılamayı öğren! Gözlerini devirip ana babanla bakış değiş tokuşu yapma, ayıp! En fazla “İyi gidiyor. Gerçi üçe geçince dersler çok zorlaşacakmış. Bereket okumayı sökmeme fazla bir şey kalmadı.” diyebilirsin. Soruyu soran o sırada seni dinlermiş gibi yaparak sağ tarafındaki aile dedikodusuna kulak kabarttığından gözlerini aça aça “Aman, pek güzel!” diye cevap verecektir, öfleme! Hele hele ana babana “Ben bi’ da’a oraya gitmem. Beni hâlâ çocuk sanıyo’ onlar.” tarzında takaza yapmaya kalkma! Bu sanı onların kafalarında da hâlâ eski tazeliğini koruduğundan kendini hafta sekiz, gün dokuz orada bulabilir, “Aman da bunun elleri ayakları gül goncası gibiydi. Hanimiş benim evladım?” tarzı sohbetlerin ana konusu olabilirsin.

Özel günlerde alınan giysilerin yüz yıl önceki bayramlıklara benzemesine, kitapların aynısının kütüphanende iki yıldır raf bekliyor olmasına, oyuncakların üzerinde ‘Üç yaşından küçük çocuklarla zinhar baş başa bırakmayın!’ ibaresi bulunmasına alış! Sen de onlara altmışıncı doğum günlerinde bir emzik alırsın, ödeşirsiniz.
Bugünlerde kanatlarını yeni denediğin konularda karar alırken beynine fazla güvenmesen iyi edersin. Hormon saldırısı altındaki beyinler tuhaf bir biçimde etraftaki cam kırıklarını mücevher gibi göstermeye eğilimlidir. Kalp çarpıntısı sandığın şeyler aslında bungee jumping yapmadan önce midende hissettiğin kelebeklere çok benzer. Kelebeğin ömrü taş çatlasa birkaç gündür. Kendine zarar vermektense biraz bekleyip birkaç mecazi kelebek katletmek evladır.

Arkadaşların pek çok şeyi senden ve hısım akrabandan çooook daha iyi biliyor olabilir, ama aileni senden iyi tanıyamazlar. Arkadaşının “Bi’ şii’cik olmaz!” yorumunda bulunduğu bir konuda ailenin seni kırk katıra bağlayıp, kırk satırla kıtır kıtır doğrayacağına eminsen, haklı olan sensindir. Yapacağın şeyin sonucunu bir defa daha tart!
Sana bakıp burnunu çekerek; “Bunlar en güzel yaşların. Ah, keşke ben de şimdi senin yaşında olsaydım.” diyen büyüklerine inanma! “Bu gece rüyanda sınava giresin, saçın dağınıkken müdür muavinine toslayasın, ödevini yapmadan okula gitmiş olasın, burnunun ortasında et beni gibi bir sivilceyle sevgilinin doğum gününe katılmak zorunda kalasın, e mi?” diye beddua et! Ertesi gün kendine gelmiş olur.
Haaa, bunca derdin, tasanın arasında ergenliğin keyfini çıkarmayı da unutma!

Nasıl mı? Ben ne biliiim? Aradan geçmiş otuz beş yıl… Unuttum gitti! :)))


Yazar : Nilüfer Şenbayrak

Thursday, 24 February 2011

Pratik Kadro Boyu Hesaplama




Pratik Kadro Boyu Hesaplama :


Yol ve Tur Bisikleti Kadro Boyu Hesabı : Bacak Boyunuz x 0.67

MTB Bisiklet Kadro Boyu Hesaplama : ( Bacak Boyunuz x 0.67 ) - 10


Yalnız dikkat etmeniz gereken MTB ler inç, Yol bisikletlerinin kadro boyu ise cm olarak verilir.

Not : 1 cm = 0.393700787 inç


Yol Bisikleti için Örnek : 

Bacak boyunuz 77 cm olsun. Seçebileceğiniz Yol veya Tur bisikleti Kadro Boyu = 77 x 0.67 = 51.59 cm (50 cm, 55 cm arasıdır)


MTB için Örnek : 

Yine bacak boyunuz 77 cm olduğunu düşünelim. Bu durumda MTB bisiklet kadro boyu = (77 x 0.67) - 10 = 41.59 cm olacaktır. Ancak şimdi bunu inç'e çevirmeliyiz. 41.59 x 0.393 = 16.37 inç olacaktır. Yani 15.5 - 16.5 arası kadro boyu size uygun olur.


Keyifli sürüşler.

Tuesday, 1 February 2011

Fotoğraflar üzerine biraz lakırdı..


Okumaya başlamadan önceki uyarı : Sıkıcı gelebilir..


Yıllardır manzara ve aile fotoğraf çekmeme rağmen ilk kez detaylı bilgi edinme ihtiyacı hissettim nedense.. çok başlardayım henüz.. ve işte öğrendiklerim:

1- DSLR ve Bridge makineler arasındaki bazı farklar:
. Bridge makinelerde DSLR grubunda anılmakla ve dış görünüşleri çok benzer olmakla beraber, Bridge makineler kompak yapıdadırlar. Canon PowerShot SX30 IS, Lumix DMC-FZ serisi gibi.
. Digital SLR makineler Body ve Lens (Objektifler) den oluşmaktadırlar. Yarı Profesyonel ve Profesyonel tipleri mevcuttur.
. Bridge makinelerde ya digital ya da lens üzerinde sarsıntı önleyici mevcuttur. Zoom otomatik veya manuel olarak hazır olarak ve yüksek oranlı olarak bulunur. Örn: 18X gibi.
. DSLR makinelerde satın alınan lens üzerinde zoom miktarı mm cinsinden yazar. Örneğin 18-55mm lens satın alıyorsanız; bunun zoom miktarı 55/18 = 3.05 olarak hesaplanır. Yani büyük sayıyı küçük sayıya bölerek buluyorsunuz. Veya AF 18-200mm objektif alacaksanız; bu durumda 200/18 = 11.11 zoom miktarında AF (otomatik netlemesi olan) bir objektif seçiyorsunuz demektir.

2- Piksel sayısının, Lens ve ISO ve İşlemci önemi nedir ?
. Kompak 14.1 MegaPiksel küçük bir makine aldınız ancak arkadaşınızın 10.1MP DSLR bir makinesinden daha kötü çekim yapıyor. Sizin çektikleriniz neden yeterince net değil ?
. İşte bu sorunun en önemli nedeni anlaşılacağı üzere megapiksel büyüklük olmayacaktır. Aksine çok daha önemli faktörler burada rol alacaktır. Bunlar :

- Lens : Lens'in kalitesi ışığın az olduğu veya parlama yapacak kadar çok olduğu durumlarda ne kadar az noise yani kirlilik ile ayna üzerine toplanabildiği ile ilgilidir. Sıradan lensler ile kaliteli (örneğin Nikkor, Leica vb.) lensler arasındaki fark burada ortaya çıkıyor. Tabii yalnızca lens markası lens'in kaliteli olması için yeterli değil. Bunlar kendi içlerinde de gruplara ayrılmaktalar. Bir bisikletçi için arka dişli grubu gibi..Markasının Shimano olması yetmiyor yani..

- Öte yandan ayna üzerine düşen ışığı noktacıklanma veya tozlanma olmadan toplayabilecek ışık hassasiyetine ve tabii bu veriyi işleyebilecek işlemciye gerek vardır.
ISO değeri 6400 gibi yüksek olsa dahi bu veriyi yeterince iyi işleyemiyorsa; sonuç renkte bozulma veya noktacıklanma, bulanıklık (blurring veya piksellenme vb) olacaktır.

- İşlemcinin kapasitesi çektiğiniz karenin netliği ile doğrudan ilgilidir. Yeni piyasaya çıkan G tipi işlemciler ile elde edilen ani ve hareketli kareler bile oldukça net sonuçlar vermekte. Buradan hareketle şu sonuca varabiliriz. Eğer bütçeniz G tipi bir makine almaya yetiyorsa ve amatörseniz harika fotoğraflar elde edebilirsiniz. Ancak bütçeniz bu kadar geniş değil ve amatörseniz ve daha durağan halde fotoğraflar çekeceseniz (yani durup, ışığı ölçüp veya otomatik pozlayıp veya tripod ile vb..) bu durumda seçeneğiniz oldukça geniş..

- Eğer makro veya çok uzaktaki bir kuşun gagasındaki hafif bulanıklık sizin için sorun oluşturmuyorsa bu durumda piksel sayısının çok büyük olmasının çok fazla bir anlamı yok.. Örneğin Nikon D40X ile harika kareleri çok uygun fiyata çekebilirsiniz. Kendi üzerinde 18-55 lens ile satılıyor ve tüm yorumlarda 10 üzerinden 10 alan bir makine ve sıfır durumunda az kullanılmışını 700 - 800 arası bulabiliyorsunuz. Üstelik renk işlemesi tam bir harika bence.

Şimdilik bu kadar lakırdı yeter.. sonra devam ederiz :))


Not : Fotoğraf Nikon D40x ile çekilmiş bir kare.

Tuesday, 11 January 2011

Bisiklet Özlemi


Gene yollara dönmeliyim, ıssız dağlara, semaya
Bütün istediğim bir bisiklet ve yolunu gösteren yıldız
Çark vursun, rüzgar söylesin, pedallarım beyaz yelkenler gibi çarpsın havaya
Ve yollarda sisli bir fecir, bir fecir istediğim yalnız

Gene yollara dönmeliyim, dağların çağrışına
Öyle hoyrat, öyle saf bir çağrış ki karşı durulmaz buna
Bütün istediğim rüzgarlı bir gün, bulutların yarışı
Doyasıya yağan yağmur, serpintiler, kartalların haykırışı

Gene yollara dönmeliyim, serserilik hayatına
Martılarla, kartallarla o keskin rüzgarlı yollarda
Bütün istediğim yolculuğun sonunda bıkıncaya dek
Uyumak, rüya görmek ve bir yolculuk masalı dinlemek

Uyarlama : Avni Erbey


Uyarlanan şiirin orijinali Deniz Humması.
Yazan : John Masefield
Çeviri: Melih Cevdet Anday