Thursday, 24 February 2011
Tuesday, 1 February 2011
Fotoğraflar üzerine biraz lakırdı..
Okumaya başlamadan önceki uyarı : Sıkıcı gelebilir..
Yıllardır manzara ve aile fotoğraf çekmeme rağmen ilk kez detaylı bilgi edinme ihtiyacı hissettim nedense.. çok başlardayım henüz.. ve işte öğrendiklerim:
1- DSLR ve Bridge makineler arasındaki bazı farklar:
. Bridge makinelerde DSLR grubunda anılmakla ve dış görünüşleri çok benzer olmakla beraber, Bridge makineler kompak yapıdadırlar. Canon PowerShot SX30 IS, Lumix DMC-FZ serisi gibi.
. Digital SLR makineler Body ve Lens (Objektifler) den oluşmaktadırlar. Yarı Profesyonel ve Profesyonel tipleri mevcuttur.
. Bridge makinelerde ya digital ya da lens üzerinde sarsıntı önleyici mevcuttur. Zoom otomatik veya manuel olarak hazır olarak ve yüksek oranlı olarak bulunur. Örn: 18X gibi.
. DSLR makinelerde satın alınan lens üzerinde zoom miktarı mm cinsinden yazar. Örneğin 18-55mm lens satın alıyorsanız; bunun zoom miktarı 55/18 = 3.05 olarak hesaplanır. Yani büyük sayıyı küçük sayıya bölerek buluyorsunuz. Veya AF 18-200mm objektif alacaksanız; bu durumda 200/18 = 11.11 zoom miktarında AF (otomatik netlemesi olan) bir objektif seçiyorsunuz demektir.
2- Piksel sayısının, Lens ve ISO ve İşlemci önemi nedir ?
. Kompak 14.1 MegaPiksel küçük bir makine aldınız ancak arkadaşınızın 10.1MP DSLR bir makinesinden daha kötü çekim yapıyor. Sizin çektikleriniz neden yeterince net değil ?
. İşte bu sorunun en önemli nedeni anlaşılacağı üzere megapiksel büyüklük olmayacaktır. Aksine çok daha önemli faktörler burada rol alacaktır. Bunlar :
- Lens : Lens'in kalitesi ışığın az olduğu veya parlama yapacak kadar çok olduğu durumlarda ne kadar az noise yani kirlilik ile ayna üzerine toplanabildiği ile ilgilidir. Sıradan lensler ile kaliteli (örneğin Nikkor, Leica vb.) lensler arasındaki fark burada ortaya çıkıyor. Tabii yalnızca lens markası lens'in kaliteli olması için yeterli değil. Bunlar kendi içlerinde de gruplara ayrılmaktalar. Bir bisikletçi için arka dişli grubu gibi..Markasının Shimano olması yetmiyor yani..
- Öte yandan ayna üzerine düşen ışığı noktacıklanma veya tozlanma olmadan toplayabilecek ışık hassasiyetine ve tabii bu veriyi işleyebilecek işlemciye gerek vardır.
ISO değeri 6400 gibi yüksek olsa dahi bu veriyi yeterince iyi işleyemiyorsa; sonuç renkte bozulma veya noktacıklanma, bulanıklık (blurring veya piksellenme vb) olacaktır.
- İşlemcinin kapasitesi çektiğiniz karenin netliği ile doğrudan ilgilidir. Yeni piyasaya çıkan G tipi işlemciler ile elde edilen ani ve hareketli kareler bile oldukça net sonuçlar vermekte. Buradan hareketle şu sonuca varabiliriz. Eğer bütçeniz G tipi bir makine almaya yetiyorsa ve amatörseniz harika fotoğraflar elde edebilirsiniz. Ancak bütçeniz bu kadar geniş değil ve amatörseniz ve daha durağan halde fotoğraflar çekeceseniz (yani durup, ışığı ölçüp veya otomatik pozlayıp veya tripod ile vb..) bu durumda seçeneğiniz oldukça geniş..
- Eğer makro veya çok uzaktaki bir kuşun gagasındaki hafif bulanıklık sizin için sorun oluşturmuyorsa bu durumda piksel sayısının çok büyük olmasının çok fazla bir anlamı yok.. Örneğin Nikon D40X ile harika kareleri çok uygun fiyata çekebilirsiniz. Kendi üzerinde 18-55 lens ile satılıyor ve tüm yorumlarda 10 üzerinden 10 alan bir makine ve sıfır durumunda az kullanılmışını 700 - 800 arası bulabiliyorsunuz. Üstelik renk işlemesi tam bir harika bence.
Şimdilik bu kadar lakırdı yeter.. sonra devam ederiz :))
Subscribe to:
Posts (Atom)